TWİTTER

18 Ocak 2015 Pazar

Murat Ak Röportaj

1-  Öncelikle Murat AK kimdir? Neler yapar? 
Murat Ak: Seveni sevmeyeni , dinleyeni dinlemeyeni olan , kendini müziğiyle sözüyle var etmeyi seçmiş , kendi halinde bir müzisyendir.Müzik yapar...

2-  En son olarak Hara'yı Saki Çimenle beraber yeniden okudunuz. Bu çalışmanız hakkında neler düşünüyorsunuz?
Murat Ak: Saki Çimen'le eskiye dayanan bir dostluğumuz vardır. Hara benim külliyatımda çok önemli ve özel bir yere sahiptir. Saki 'nin de çok değer verdiği bir şarkıdır aynı zamanda. Birçok müzisyen arkadaş bu şarkıyı yorumlamak istedi daha önce. Saki 'ye kısmetmiş. Şarkının aranjesini Çağdaş Yarman yaptı. Hissiyatıyla ,duygusuyla bizi tatmin etti diyebilirim.

3- Mum Çiçeği’nden sonra başka bir albüm yayınlamadınız. Yeni bir albüm projeniz var mı?
Murat Ak: Şu sıralar ikinci albümün çalışmalarına başladık. Aranje aşamasında şu anda.Yine tüm söz ve müzikler bana ait.Klasik Murat Ak dinleyicisini yakalayan , bu ismi yeni duyacak olanları da kendine çekecek bir albüm olacağını düşünüyorum. Bir kaç ay içerisinde dinleriz hep beraber :)

4-Edebiyatla aranız nasıl, okumayı sever misiniz?
Murat Ak: Okumayı severim. Müzik de hayatıma yazıyla girdi. Güzel metinlerden her zaman etkilendim, sevdiğim şairlerin izini sürerken műzigi keşfettim diyebilirim. Kendi müzigimde de sőz őn plandadir. Şiirlerle başlayan ilgim zamanla romanlara da kaydı. Eskiden okumak için daha çok vaktim olurdu ama şimdi de fırsat bulduğumda edebiyat sohbeti yapmayı,  metinler üzerinden yazarların ruh halini konuşmayı severim. Evimdeki kütüphane kıymetlidir, kitaplarımı ődűnç vermeyi sevmem.

5-Peki Murat AK Dünya Edebiyatından kimleri takip eder, kimleri beğenerek okur? Murat Ak: Rus edebiyatini seviyorum. Dostoyevski ve Gorki sevdigim yazarlar. Yeraltindan Notlar ve Ana unutamadigim kitaplardi.  Çek yazar Milan Kundera'yi cok severim.  Varoluşçu yazarlardan Sartre ve Albert Camus'tan cok etkilendim.Amerikali yazarlar da var sevdigim. Jack London ve Travanian őzeldir. Kim kitap tavsiyesi istese Martin Eden ve Katya'nin Yazi ilk aklima gelen kitaplar olur.

6-Murat AK, günümüz yazarlarından en çok kimi beğeniyor?
Murat Ak: Gűnűműz yazarları deyince bugunlere beraber geldigimiz şairlere/yazarlara haksızlık olmasın, Attila İlhan, Murathan Mungan, Yaşar Kemal ve Oğuz Atay'ı anmadan geçmek istemem. Son yıllarda Ah Muhsin Ünlü, Birhan Keskin şiirlerini yakın buluyorum kendime. Alper Canıgüz, Murat Menteş ve Emrah Serbes romanlarını seviyorum.



7- Fanzinler hakkındaki düşünceleriniz neler ?
Murat Ak: Yazıdan korkan ve fazlasıyla kontrol etme dűrtűsű olan politik bir yapının içindeyiz. Bu hep bőyleydi yeni bir şey olarak sőylemiyorum. Fanzinleri bu yapı içinde bagımsız duruşları ve satış kaygısı olmayan doğaları gereği özgür buluyorum. O yüzden de daha cesurlar. Elimden geldigince takip ediyorum.

8-Hayranlarınıza iletmek istediğiniz bir şeyler var mı? 
Murat Ak: Hayran sözcüğünü çok sevmiyorum doğrusu. Takdir edilecek saygı duyulacak bi şeyler yapabilyorsak ne ala.. Beni dinleyen arkadaşlara destekleri ve ilgileri için çok teşekkür ediyorum. 

-Teşekkürler.

Murat Ak:  Ben teşekkür ederim..


Röportaj: Oğulcan Karakoç

İrem Candar Röportaj

Röportaj teklifimizi kabul ettiğin için çok teşekkür ederim. Öncelikle bize biraz kendinden bahseder misin?
Ben çocukluğumdan beri müziğin içinde büyüdüm.
İlk bestemi ilkokulda yapmıştım. Piano çalardım. Misafirlere arya söylerdim. Değişik bir sahnede olma duygusuyla büyüdüm. Yaşamayı çok seviyorum. Her an'ın kıymetini bilmek gerektiğini düşünüyorum. içimizi dışımıza yansıtalım istiyorum. Şu ara memleketimizin en çok ihtiyacı olan şey ''Sanat'' ve bende bu görevimi mutlulukla yerine getiriyorum diyelim. Yarın karma bir sergide yer alacağım. Kaos temalı bir sergi. Benim de resimlerim yer alacak. Karmaşık dönemlerimde içimi boşaltmak üzere çiziktirdiğim şeyleri insanların gözleri önüne çıkarmak istedim.
Bunu takımca yapmamız da ayrıca keyifli benim için. Çünkü takım olmak birbirine destek olmak önemli. Biz sanatçıların yaptığı da herzaman bu olmalıdır. Bir yandan müzik işlerimi ihmal etmiyorum. Albüm şarkıları hazır olsa da önce bir single yapmak ve ufak bir göz kırpmak istiyorum tekrar, sesimi özleyenlere.
İlginç ama dinlemesi keyifli birşey gelebilir her an.
Yani bunun dışında içsel olarak yeni bir döneme giriyorum.Daha aydınlık gibi görünüyor.
Kaygılar azalınca tutkular artarmış.
Bizde tutkuyla aşkla üretmeye devam ediyoruz.

Etkileyici, müzik haricinde resimle de uğraşıyorsun, bu yeteneği nasıl fark ettin?
Resim, heykel bunlar aşina olduğum sanat türleri çünkü annem seramikle uğraşır. Çocukluğumdan beri çamur yoğuruyorum, ağaca sarılan kadınlar, sevgi dolu balkonlar yapıyorum. Resim herzaman vardı. Defterim olmadan gezmem. Uzunca bir süre sadece yazdım. Son dönemlerde resme odaklandım. Resim de bir terapi. İfade edebilmenin her çeşidi benim için önemli. Ayrıca sanatseverlerle buluşmak ve bu macerayı sürdürmek ayrıca keyifli. Sanat seven insan çok çok değerli...
Müziğe ilk başladığın günden bu yana ailenin desteği nasıldı?
Annem piano dersine götürürdü. Arabada beklerdi kadıncağız. Babam da her bulduğu fırsatta bana şarkı söyletirdi.
Babamın liseler arası müzik yarışmasında birinciliği var. O da org çalarmış. Her fırsatta anlatır. Tek bir solosu vardır hep onu çalar. Büyüdükçe ben kendim ele aldım durumu.Gruplarımı kurup sahnelere attım kendimi.

Peki örnek aldığın veya sana ilham veren sanatçılar var mı? Varsa kimler?
Aslına bakarsan örnek alabilmem için kendimde eksik gördüğüm tarafları anlamam lazım. Bunları anlamak biraz zaman alıyor. Önce ''kendini tanı'' ilkesinden yola çıkıyorum. Benzer hislere sahip olduğum, ortak bakış açısıyla yürüdüğüm ve başarılı olmuş insanları kendime örnek alabilirim. Bilgelik taşımaları önemli. Erdemlerini kendinde tutup yoluna sıkıca sarılmış sanatçıları seviyorum. Bu kişi tiyatrocu bir kardeşim de olabilir, çılgın bir ressam dostum da, yoldan geçen bir adam da. Birşeyleri karşısına alıp erdemlerini korumak adına çalışan, üreten herkes benim ilham kaynağım olabilir.
Kliplerin çok orjinal ve hepsinin bir hikayesi var. Kliplerinden biraz bahseder misin?
Teşekkürler. Kliplerimi hep oluruna bıraktım. Daha çok bir macera gibi baktım. Bi'şey olsun'u New York'ta çektik.
New York'ta geçen bir haftalık süre korkularından kaçan bir kadını canlandırarak geçti. Diğer zamanlarda çılgın gibi macera peşinde koşuyordum.Zira heryer başka bir hikaye kokuyordu. Yurtdışındayken içimde çok başka duygular filizleniyor..
İkinci klibimizi de ''Rüya'' şarkısına çektik. Bu şarkı içinde yaşadığımız dünyanın bize oynadığı illüzyon oyunundan bahsediyor.Hepimizin bütün olduğundan bahsediyorum ''Rüya'' şarkısında.
Aydınlığın karanlıktan doğduğundan. Yani yaşadığımız hayat aslında çok özgür ve sonsuz. Bizden bu gerçeği alıyorlar.
Klipte bu zanların içinde kalmış ve dış dünyanın materyal zorbalığında sıkışmış bir kadını canlandırdım. Aynı zamanda gerçekle yüzleşiyor.. Özetle rüyalarının içinde yaşayan bir kadını canlandırdım.
Bütün klipler spontane çekildi. Hep hızlı hızlı gelişti. Artık biraz daha büyüdüm ve ne görmek istediğimi daha iyi biliyorum kendi müziğimle ..

Tiyatroyla aran nasıl? Sık sık gider misin?
Tiyatroyu severim. Malesef sık gidemiyorum. Hatta nadir. Şehirdeki düzenimi tutturduğum zaman hepsine gideceğim. Tiyatro hayata ayna tutan bir sanat dalı. Hastasıyız.
Şarkılarının söz ve müzikleri sana ait. Kendini hangi yönde başarılı buluyorsun? Yazmak mı? Müzik yapmak mı?
Yazmak benim için çok türevli birşey. Yazıyorum bazen sadece akışı aktarıyorum. Bazen kulağıma hoş gelen şeyleri yazıyorum. Bazen kendime unutmamam için not alıyorum. Bazen o an farkettiğim şeyi başkaları da görse  nasıl olurdu diye düşünüp yazıyorum.
Tüm bunların yanında müzik çok daha akıcı geliyor. Bir söze melodi yazmak çoğu zaman daha kolay. Türkçe söz yazmak zaten biraz zor bir durum. Söz yazmak çok önemli mesele. Bunu algılamak uzun zamanımı almıştı.
Fakat işin güzel yanı yaşanan şeyler arttıkça anlatmak istediklerin de netleşiyor. Bu da yazdığım şeylerde genişleme imkanı veriyor.
Bazen birine birşey anlatmak istiyorum o hemen bir nakarat olarak kulağımda beliriyor..
Yani anlayacağın burada da ikilemler ve denklemler mevcut ama hayat böyle güzel değil mi?

Gerek blogunda gerek şarkıların, yazdıkların hayata dair gözlemlerin mi yoksa yaşayıp tecrübe ettiğin şeyler mi?
Hem yaşadığım hem gözlemlediğim şeyler.
Edebiyata geçelim o halde, seni en çok etkileyen kitap hangisiydi?

En son Jonathan Livingston-Martı'yı okudum. Fırsat buldukça okumaya çalışıyorum. İhsan Oktay Anar- Puslu Kıtalar Atlası'nı çok severim.Amin Maalouf - Semerkant beni etkileyen romanlar arasında. Thomas More-Ütopya- Clarissa P.Estes- Kurtlarla Koşan Kadınlar , Patti Smith-Çoluk Çocuk .Onun dışında Dostoyevski kitaplarını okumayı seviyorum.

O zaman günde en az bir defa dinlediğin bir şarkı var mı?
Evet. Birkaç tane var öyle şarkı.
Ravel'in Bolerosu.
Albinioni -Adagio for strings in G minor
Yann Tiersen- Mother's Journey
Björk- Declare independence
Radiohead- Knives Out
Pink Floyd- High Hopes
Morcheeba- Enjoy the ride
Yerli edebiyat dünyasından takip ettiğin dergiler var mı?
Sayenizde bunlardan haberdar oluyoruz.
Tekrar teşekkür ederiz!

Ben teşekkür ederim sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum. :)



Röportaj: Buğra Karadeniz

Ece Kılıçkaplan&Zeval Röportaj

Ece Kılıçkaplan & Zeval – Röportaj Soruları

Bu röportajdan dolayı bana vakit ayırdığınız için öncelikle size çok teşekkür ediyorum.

Soru 1: Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Ece Kılıçkaplan: Ece kim? Aslında Ece 21 yaşında müzik ve dansı hayatının parçası haline getirmiş biri. Eee, müzikal okuyor ve müzikal icra ediyor. Modern & Jazz & modern bale danslarını yan dal olarak ise hayatına sokmuş biri. Bunun dışında yazılar yazıyor, insanları hissediyor ve bol müzik dinliyor. Yani kısacası Ece'nin hayatı şimdilik bu. Büyüdüğümüz zaman neler değişir şimdilik bilinmiyor.
Zeval: 1994 yılında İstanbul'da doğdum. İlk ve orta öğretimimi İstanbul'da tamamladım. Şu anda Düzce'de yaşıyorum, üniversitedeyim. Turizm ve Otel İşletmeciliği okuyorum. Yeni yerler keşfetmek, değişik kültürlerle tanışmak en büyük sevincim diyebilirim. Vakit buldukça da müzikle uğraşıyorum, stüdyo içimi dökebileceğim bir psikolojik klinik görevi görüyor.. Çocukluğumun en tatlı hatırası rap müzik, sıkılmadan yazabildiğim dinleyebildiğim ve ilginç şeyler üretebildiğim bir yeraltı mucizesi.. :)

Soru 2: Müzikle ne zamandır ilgileniyorsunuz ve bu yolda örnek aldığınız, sizi bu işi yapmaya sevk eden isimler kimlerdir?
Ece Kılıçkaplan: Müzik ile yaklaşık bir, eee! 12 -13 senelik mazimiz var olsa gerek, hatırladığım. İlk okul sıralarında keman çalarak başladım, daha sonra çeşitli korolarda yer aldım, sonra mesleğimin bu olmasına karar verdim. Bu işi seçerek iyi yaptığımı düşünüyorum, insan kendi istediği şeyleri meslek edinmeli bu hayatta, çünkü hayat çok kısa. Eee, beni bu işi yapmaya sevk eden kişi müzik öğretmenim idi. Konservatuara girsin, şarkı söylesin, onu yapsın, bunu yapsın ve bilimum şeyler... Çocuk yaşta bunları anlamak çok kolay değildi, bazen insan boşluklara da düşebiliyor. Hayır! Müzik benim için iyi değil, ne yapmam gerektiğini bilmiyorum tavırlarına büründüğüm zamanlarım da oldu fakat, yine dolaşıp geldiğim yerin müzik olduğunu anladım. Sonuçta kendimi buracıkta buluverdim.
Zeval: 12 yaşımdan beri Türkiye'de hiphop kültürünün içinde bulunuyorum. Öncelikle dansla başladım bu serüvene, o zamanlar türkçe rap ile tanışmamıştım. Tupac, Biggee, Eminem, Jay-z gibi bilinen sanatçılardan ilham alıyordum. Ceza ve Sagopa Kajmer'i dinledikten sonra türkçe rap müziğe yöneldim. Daha sonra çubuk mikrofonla evde yazıp kayıt almaya başladım. Liseye başladıktan sonra birkaç stüdyo bulup kayıtlarıma devam ettim.

Soru 3: Peki birbirinizi ne zaman tanıdınız? Ne zamandır tanışıyorsunuz?
Ece Kılıçkaplan: Benim hatırladığım lise zamanlarım sırasında Zeval'in bana festivalimiz var gelip benimle şarkı söyler misin demesiydi. Çok uzun bir süre görüşmedik, arada konuştuğumuz oldu. En son, ya biz neden şarkı yapmıyoruz, ikimiz de bu işi icra ediyoruz dememiz ile içimizde dipçiklenen bir şeylerin, -haydi!- demesi ile son buldu. Zeval benim tanıdığım en küçük kadınlardan bir tanesi. Ben onu her zaman kendi içimde -Küçük Kadın- şeklinde tabir etmişimdir. Onun bir şeylerden vaz geçmeyip, hatta kadın olabilmesine rağmen bazı şeyleri göze alıp da kendine mistik hatıralar yaratabimesi beni, hem onun arkadaşı olarak, hem bir kadın olarak gururlandırıyor. İyi ki de tanıştığım, sevimli suratını görebildiğim, sevgi dolu bir insan. Bu yüzden mutluyum.
Zeval: Uzun süre oldu aslında biz myspace 'in popüler olduğu dönemden tanışıyoruz.. Ece'yi o zamandan beri dinliyordum ve gerçekten çok beğendiğim bir ses tonu var. İkimizde o süreçten bu zamana kendimizi oldukça geliştirdik ve nitekim ondan son çıkardığım albümde yer almasını istedim. Neticede güzel bir şarkıya ve klibe imza attık.





Soru 4: Ece, Nam-ı diğer “Melez Kadın”sın. Nedir bu Melez Kadın’ın hikayesi? Neden Melez Kadın?
Ece Kılıçkaplan: Melez Kadın... Melez Kadın kendini sorgulamaya başladığı, içine dönüp ''ben neyim acaba? Bavulumda bir sürü şüphelerim var, neler yapıyorum, ben neredeyim? ''  Sorularını kendine yönelttiği zaman ortaya çıktı. Melez Kadın aslında bir yazar. Yazılar yazar. Babamın farklı ırkının nesiyim, necisiyim sonucunda ortaya çıkan bir kadın. Çeşitli belgeler, araştırmalar, sormalar, kovalamalar sonucunda ortaya çıkarttığımız bi kadın. Bu beni kötü, aman aman, peh kaka dokunma, dediğimiz bir duruma sürüklemiyor. Esasen bu durumu çok taktir ediyorum ailem açısından. Gerisi teferruat...

Soru 5: Ece, hiphop dünyasından birçok kişiyle düetler yaptın. Ve galiba bu durum piyasada senin de hiphop sanatçısı olduğuna dair bir izlenim uyandırdı. Bu durumdan memnun musun? Ve gerçekte hangi türle anılmak seni daha fazla hoşnut eder?
Ece Kılıçkaplan: Hayır. Bu durumdan memnun değilim. Ben Hiphop ya da Rap ya da Türkçe Pop ya da başka bir şeyler yapmıyorum. Ben müzik yapıyorum ve bu müziğin bir harmanı var. Afro pop, Blues, R&B dediğimiz ortaya harman şarkılar çıkartıyorum. Esasen yaptığım müzik tamamen bu harman dediğimiz şeyin, tek tek ele alımı. Yani tek başına Afro Pop, ya da tek başına blues ya da öyle... Eee, ben hiphop dinlemiyorum. Çok nadir kişiler vardır takip ettiğim, iyi bulduğum. Kendimi de Hiphop sayfalarına konu etmek istemiyorum. O zaman yaptığım müziğin değeri kalmıyor, yani kimse ne yaptığımı anlamıyor. Bu durum müzik türünün, türlerinin yanlış bilinmesine de sebebiyet verir zaten. Beni ne hoşnut eder? Ece'yi eee, insanların, aslında nasıl anlatılır bilmiyorum fakat demek istediğim şu; insanlar bilmediği türler konusunda tartışmalara girmemeli, yalan yanlış konuşmamalı. Bu gericilik oluyor sanırım, bence. Beni ise; kendilerinde bir şeyler bularak, bir kahve doldurayım da hissedeyim diyerek  dinlemeleri mutlu eder. Onun dışında zaten söylüyorum, ben HipHop stiline ya da Rap sayfalarına konu olacak müzik icra etmiyorum. Yapılan o tarzları da seviyorum, değer veriyorum. İyisi ne de kötüsüne de... Bir kere bile olsa dinlemeye değer. Bu yüzden onlar ile çalışmaktan hiç gocunmuyorum, taktir edilesi. Yukarı da da dediğim gibi, Ece o tarzı yapıyor, müzik yapıyorum...


Soru 6: Zeval, sense rap icra eden bir sanatçısın. Peki bu durum hep böyle devam edecek mi yoksa ilerleyen zamanlarda seni farklı bir türde müzik icra eden biri olarak görebilir miyiz?
Zeval: Tabii, neden olmasın. Ben yeniliklere açığım ve bu konuda destek almak istiyorum aslında. Mesela nota bilgim yok, flüt bile çalamam.. Ama söz yazıp kendimce besteleyebilirim. Altyapı yapmayı öğrenmek istiyorum ve en azından bir enstrüman çalmak.. Rap müziğin sertliği ile harmanlayabilceğim bir şeyler yapmak gerçekten güzel olurdu, yurtdışında bunun örnekleri çok fazla ama ne yazık ki Türkiye'de biraz maliyet gerekiyor. Öncelikle hedefim okulumu bitirip, bandrollü bir albüme imza atmak. Umarım bu sektörde gayeleri olan herkes hayallerine kavuşur..


Soru 7:İkiniz de çok uzun sayılmayacak bir süre zarfında iyi bir şekilde tanındınız, bir kitleye ulaştınız bence. Gerçekte de durum böyle mi sizce? Kitlenizden memnun musunuz?
Ece Kılıçkaplan: İnsanlara ''hadi bana kitle olun, benim hayranım olun, bana sevgi sözcükleri yağdırın, fotoğraflarımı alın süsleyin püsleyin'' demek çok gaddarca geliyor bana. Ben de insanım sonuç itibariyle, ve ben çok mükemmel bir kitlem olsun istemiyorum, kitle olunsun istemiyorum. Dost olunsun. Müziği bunun için yapmıyorum zaten, kendimi rahatlattığım için, dinlemek isteyenler ile arama bir bağ kurabilmek, hadi hep beraber bir şarap içelim, kahve içelim, çay demleyelim demek istediğim için yapıyorum. Bana yazan insanları da hiçbir zaman geri çevirmedim bu zaman kadar, onları seviyorum. Durum böyle iyi, daha fazlasına ihtiyacım yok, çünkü daha fazlasına yetecek işler yapamıyorum, kendimi de geliştirmem gereken zamanlara ihtiyacım var. Onlar bana kitle olmasın, onlar bana arkadaş olsun.


Zeval: Memnunum, henüz dışarı çıktığımda tanınmıyorum ama bir hiphop aktivitesine katıldığımda yanımda gelen dinleyiciler oluyor.. Albüm isteyen, fotoğraf çekilen, hatta acapella isteyen bile oluyor.. :) Bu gerçekten çok güzel bir duygu. Çok nadir sahne alan biri olarak, yani bir kadın MC'yi sahnede gördüklerinde şaşırıyorlar, destek olan da oluyor karalayan da.. Ne diyeyim alıştım sanırım bu tür olaylara, sadece kendi yoluma bakıyorum.


Soru 8: Ülkedeki cinsiyet algısı üzerinde pek yorum yapmak istemiyorum. Durum zaten malum. Eserlerinizi ilk yayınladığınız günden bu yana, kadın olmanın zorluklarıyla ne şekilde ve ne derece karşılaştınız?
Ece Kılıçkaplan: Ülkemizde ''kadın'' kelimesi, tabiri zaten kadınları yeterince zora sürükleyen bir durum. Müzik yapan bir kadın, bir şeyler çabaladığı için olsun, dış görünüş olsun, özellikle bu gittikçe büyüyüp güzelleşen kadınlar için... Başkaları sıkıntıya düşürebiliyor durumları. Hepimiz, bütün kadınlar bir şeyler icra etsek de etmesek de, sokakta yürüdüğümüz zaman bile tedirgin hareketler sergiliyoruz. Bizi böyle yapan, bu durumlara sokan, ''aman böyle yapayım, böyle olursa elalem ne der'' dememizi sağlayan şey aslında katı kurallarımız olsa gerek, ülke genelince. Zorluklar her zaman var, fakat yaptığımız işleri ortaya net koyamıyor oluşumuz, yani '' bak ben bunu yaptım, şu şekilde konser vermek istiyorum, burada konsere gidip arkadaşımı dinleyeceğim'' kısıtlamalarına sebep oluyor. Benim için konuşursak, tamamen bu. Bu zamana kadar sadece kısıtlanma, aman aman deme sebebim olmuştur kadın olmak. Yoksa kadın olmak çok güzel ve kutsal bir şey.
Zeval: Piyasada kadın MC denildiğinde aslında daha erkeksi, sert ve kaba bir tip algısı oluşuyor. Ben buna karşı değilim, elbette kadınlar istedikleri gibi giyinebilir ya da davranabilirler. Ancak ben öyle biri değilim, bana yakışanı giyerim ve piyasamızın aksine kendimi oldukça naif ve kibar buluyorum. Çünkü bu kültürün benim gibi insanlara da ihtiyacı var, kavgayla gürültüyle hiçbir gemi yürümüyor ne yazık ki. Ağır duygular hafif beatlerin üzerine sert sözler yazılarak ortaya çıktı benim albümümde. Bu da aslında ilgi çekti , albümün öncesinde disslere ve iftiralara mağruz kalmıştım, ancak albümden sonra daha fazla destek görmeye başladım. Bu da beni mutlu etti, amacıma ulaşmıştım..

Soru 9: Genelde kadın sanatçılarda, sanatçının eserine değil de bizzat sanatçıya hayranlık duymak diye bir durum var ülkemizde. Bu durum hiç başınıza geldi mi? Ve bu durum hakkındaki düşünceleriniz neler?
Ece Kılıçkaplan: Bu durum başıma geldi ama büyük insanlar tarafından gelmedi. Beni önce tatlı bir müzik ile keşfeden küçük bıdıklar, daha sonradan işi Ece Abla'ya hayranıma çevirdi. Böyle olmasının, kendimce konuşuyorum bi sıkıntısı yok. Bu aslında onların kendilerini bir yerlere koyabilme durumu, onlar daha çocuk, küçük, sevimli ve masum bebekler. Onun dışında, eee, gözlemlediğim kadarı ile insanların artık hiçbir şeye saygısı kalmamış olması zaten. Bu bir kadın-adam şarkı söylüyor diye değil, mesleği gereği kendisini güzelleştirmesi sebebiyle, ''aaa! evet bu kadın çok güzel, bu adam muhteşem yakışıklı'' terimleri, cümleleri ortaya çıkıyor. Bu artık dizginlenemeyecek bir durum bana kalırsa. Bunu kabul ettik. Lakin kendimce söylersem, yapılan eserleri, sanatçının kendisi ile bütünleştirip, bu kadın her şeyiyle güzel, bu adam her şeyiyle güzel dememiz gerektiği. Onları dinlerken bir bütün olmabilmek en doğrusu. Hayal edin.
Zeval: Bana sen güzelsin diye dinliyorlar seni diyenler oldu. Aslında doğruluk payı da yok değil. Ancak buna engel olmak, kendimizi bile bile inzivaya çekmek olur.  Her eleştiriye açık olmak durumundayız. Aslında şu anda bu soru için net biryorum yapmak zor. İlerde gerçekten büyük işlere imza atarsak, bunlara gülüp geçeceğiz belki de.. Ama kızların beni daha çok dinlediğini düşünüyorum. Zevohoflar, iyi ki varlar..




Soru 10: Peki kadın olmanın zorluklarını, kadın haklarını, kadına şiddet olaylarını yani kısaca kadınlara değer verilmemesini eserlerinize yansıtıyor musunuz? (Ne derece yansıtıyorsunuz?)
Ece Kılıçkaplan: Ben bir kadınım ve oldukça feminist bir kadınım. Feministliğin tabi erkek düşmanlığı olarak adlandırılmasını, öyle anılmasını daha doğrusu artık bu şekle dönmüş olmasını yanlış buluyorum. Kadın ve erkeğin eşit olduğu gerçeğini kabul etmeleri gerek insanların. Kendi eserlerimde, yazılarım ve şarkılarım olmak üzre fazla yansıttığımı düşünmüyorum. Bu durum benim genel olarak davranışlarıma ve bakış açılarıma yansıyor. Her kadın kendi içine döndüğü zaman, içerisinde, ruhundaki evi toplamaya kalktığı zaman masumlaşıyor. Benim için ise masumlaşan, hayal edilen aşklar anlatılıyor. Ya da artık ''canımıza tak etti!'' dediğimiz durumlar anlatılıyor şarkılarda. Düşüncelerim arasında elbette, kadının önemini belirten, biz kadınız dedirtten -özellikle bu topluma karşı- şarkılar yapmak var. Bunu severek yansıtırım. Fakat önce insanların aşk dediğimiz, sevgi dediğimiz, güven dediğimiz duvarları aşabilmeleri gerek şarkılarda.
Zeval: Kesin cümlelerle düşüncelerinizi şarkıya döktüğünüzde sosyal mesaj vermiş oluyoruz, bana kızanlar olur belki ama bu seçim zamanı partilere arabalarda konvoylarda çalması için yapılan sahte politika müzikleri gibi geliyor.. Gerçek bir duygusu yok çünkü, zorla yazılmış gibi.. Para için yapılmış gibi.. Ya da kadınları etkilemek için..Yani ben bunu istemiyorum. Kadına şiddete karşıysan çık sokaklara diren, tepkini göster. Yine içini dökmek istiyorsan bunu şarkında öyle bir anlatırsın ki, insanlar ağzı açık dinlerler seni. Ama sırf dikkat çekmek için "kadın hakları " diye bir şarkı yapamazsın.. Bunun piyasamızda çok fazla sahtekarlığı çıktı bu yüzden biraz öfkeliyim.

Soru 11: Şöyle devam edelim: Şarkı sözü yazıyor, müziğini yapıyor, stüdyo kısmıyla uğraşıyor, söylüyorsunuz. Ben bu aşamalardan en çok yazma aşamasını merak ediyorum. Nasıl yazıyorsun, neye göre? Tamamen iç dünyanızı mı yansıtıyorsunuz yoksa toplumsal olaylar da kaleminizi etkiliyor mu? Yazmak sizin için ne derece önemli?
Ece Kılıçkaplan: Yazmak aslında tamamen içimdeki her şeyi kusayım da bitsin gitsin dediğimiz bir olay. Ben yazarken ilinti bile kurulamayacak şekilde yazıyorum. Bu sadece şarkı sözleri olsun diye değil, blogumda da bu şekilde. Zaten yaşıyor olsam yazmam, tadını çıkartırım. İnsanlar mutlu günlerinde, tuttukları günlükleri çekmecelerde bırakıyor... Ben hayalini kuruyorum yazıyorum. Bana kalkıp '' bak işte bu hayat bu şekilde ilerlemiyor, bir sürü faturalar çıkıyor, insanlar birbirlerini aldatıyor'' dedikleri zaman, hani gerçekten saç baş kavga edesim geliyor, tokatlayasım geliyor. Ben zaten orada olmak istemiyorum. Faturalarla uğraşmak, insanların memnunsuz oluşu, gerçek hayat koşuşturması, bunlar hayat dediğimiz, varlığını sürdürdüğümüz şeyin kısalmasından ve ömür törpüsü olmasından başka bir şey değil. Ben gerçek hayatta mutlu değilim, kimse değil. Az önce de dediğim gibi, kadın içindeki evi toplamaya kalktığı zaman masumlaşıyor. Yani ben; kendi ruhumda, evimde, ''hadi bugün çarşafları değiştireyim de şuraya bir yastık koyayım, buraya da bir vazo koyayım da evime bir hava gelsin, renk gelsin'' dediğim anlarım var bu sözleri, şarkıları ortaya koyan. Bana iyi gelen anlar. Tabi ki dışarısı ile içerideki evin dengeleri aynı yerde. Bu dengeyi tutmamız lazım yoksa kafayı sıyırabiliriz.
Zeval: Bazen öyle bir etrafıma bakıyorum, dünyayı sorguladığımız anlar olur ya hani sanki öyle bir an geliyor. Çevrenizi sorguladığınız, arkadaşlarınızı düşündüğünüz ya da hayatınızı adadığınız biri oluyor ve o an onunla ilgili bir şeyler karalamak istiyorsunuz. Sadece bunu şiire döküp daha sonra altyapı bulup bestelediğim de oluyor.. Ya da beni çok etkileyen bir altyapıya söz yazdığım da oluyor. Tamamen bizim iç dünyamız, ama bazen yaşamadığım şeyleri de yazmak istiyorum. Etkilendiğim her şey bana ilham veriyor çünkü. Sahiden ya, ben yazmayı çok seviyorum..








Soru 12: Kalemden, kelamdan söz açılmışken; kitaplığınızda en çok hangi yazarlar var?
Ece Kılıçkaplan: Atilla İlhan... Benim tek vazgeçilmezim. Koridorumuzda duran aslında ailecek okuduğumuz büyükçe bir kitaplığımız var. Kitap okumayı çok sevmiyorum fakat içlerinden hadi bugün de buna bakiyim dediğim, ya da bugün bu şiiri okumam gerek dediğim kitaplarım var. Ve hep elime aldığım kitaplar Atilla İlhan'a ait oluyor. Sanırım ben her İlhan Berk, Cemal Süreya kitabı almaya gittiğimde bile elimde Atilla İlhanı buluyorum. Onun o zorluğunu, anlamaya çalıştırma ihtimalini seviyorum. Hiçbir zaman da onun o karmaşasından, hadi burda ne demek istiyor zorluğundan vazgeçmeyeceğim.
Zeval: Sabahattin Ali'nin romanlarını çok seviyorum. Eski yazarların tadı bambaşka sanki, başka bir tat var başka bir his.. Ayrıca Franz Kafka.. Gerçekten böyle bir insan olabilir mi ya.. İnsan gerçekten hayret ediyor. :) Bu aralar ben şiir kitaplarına sardım gerçi. Vakit buldukça serbest şiir okuyorum. Umay Umay.. Umay'ım.. O'nu çok seviyorum. O'nun da beni sevdiğini biliyorum.. Kitaplarını nereye gitsem yanımda taşıyorum. Bir satır, bir kelime nasıl etkiler birini, işte Umay Umay'ın kitapları öyle.. Manası da büyüsü de okuyana özgü.. Yaşasın Umay..

Soru 13: Peki yazdıklarınız sadece şarkı sözü olarak mı nitelendirilmeli? Şiir değeri var mıdır?
Ece Kılıçkaplan: Bu yazılarım için konuşursak şiir değeri taşıyabilir. Fakat şarkı sözlerimiz de sürekli bir ahenk içinde olma çabası, hadi buraya da bunu koyayım da içimden bir nefes gitsin, uyum sağlasın dediğimiz durumlar var. Nağmeler var, uzatıyor bizi. Şarkı sözlerimiz şiir konusunda uyum sağlamıyor, galiba. En azından bu benim şarkılarım için geçerli bir durum. Sürekli 4/4'lüğe uyayım ya da bu ritim kalıbına gireyim dediğimiz için, şiir olabilme ihtimali ziyan oluyor. Maalesef.
Zeval: Bunu bizim söylememiz aslında ne kadar doğru bilmiyorum ama şiir değeri olmalı diye düşünüyorum. Aynı paralel mantıkta yazıyoruz bazen de o mantıktan çıkıyoruz.. Kafiye için kafiye yapmıyorum şahsen, anlam benim için çok daha önemli..

Soru 14: Yakın zamanda yeni bir albüm projesi falan var mı peki? Bir single? Veya konuk sanatçı durumu? Veya buna benzer şeyler?
Ece Kılıçkaplan: Çalıştığım ve bağlı olduğum bir şirketim var ve bu yüzden konuk olma olasılığım -elbette ki tanıdığım insanlara tölerans gösterdiğim gerçeği...- uzun bir süreliğine yok gibi gözüküyor. Ben şuan ki müzik ailem ile ortalama bir şeyler çıkartıyorum, üzerinde çalışıyorum. Fakat bu single ya da hadi albüm yapayım dediğim durumu engellemiyor. Ne zaman kendi evime dönüp bir şeyleri biriktirir isem o zaman yepyeni işler çıkartabileceğimi düşünüyorum. Onun dışında zaten ara ara single şarkılar yayınlıyorum. İçime sinmiyor siliyorum, çok beğeniyorum sürekli paylaşmaktan kendimi alamıyorum... Kırmızı albümünden sonra, kendimin biraz daha gelişime ihtiyacı olduğunu gördüm, bu yüzden biraz daha öğrenme çabasındayım. Belki yakın zaman içersinde yenilenen bir şeyler yapabilirim.
Zeval: "Benden Uzak Bana Yakın" adlı albümüme verilen o güzel tepkiler beni yeni projeler hazırlamaya itti. Şu sıralar 4 şarkılık bir EP -internet albümü- hazırlıyorum. 2015 Şubat ayında kliple beraber yayınlamayı düşünüyorum. Ayrıca bu 4 şarkının akustik versiyonları için de çalışmalara başladım.. Solo bir albüm olucak, içerik ve tarz hakkında bilgi vermiyorum sürpiz olsun. :) Daha sonrası için de Syhco Gast ile ortak bir albüm projemiz var, yepyeni şeyler denemeyi planlıyoruz. Şimdilik projeler böyle. :)


Soru 15: Vakit ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum. Son olarak sevenlerinize, takipçilerinize neler söylemek istersiniz?
Ece Kılıçkaplan: Öleceğimizi düşünmüyoruz... Bu yaşadığımız hayatın, serüvenin her an elimizden kayıp gideceğini düşünmüyoruz. Bu düşünceler aslında umutsuz, negatif gözükse de bize hareket veren, ''hadi kalk artık yerinden, bir şeyler yapman gerek!'' dedirten bir durum. Sorguluyoruz, suçluyoruz. Yarıştırıyoruz. Bize verilen bu ömrün ne kadar uzun ne kadar kısa, nerede bitecek, ne zaman son buluyor olduğunu bilmediğimizden, hayal kuralım istiyorum. Yarının nasıl geçeceği hayalini. Öteki gezegene elimizde bir şey götürmeyeceğiz. Bu yüzden seviyorsak söylemeyi ihmal etmemeliyiz. Bizi neler memnun etmiyor ise bunların üstesinden gelmeye çalışmalıyız. Bir sorunun üstüne gidip onu çözmeli... İlerde önümüze bir öncekinden daha büyük bir sorun geldiğinde, tam da bir öncekinden kaçtığımız için dev bir dolabın üstümüze yıkılması an meselesi... ''Çözseydim daha kolay olurdu'' sözü aklımızdan çıkmamalı bence. Kaçmayalım ve  affedici olalım.  İnsanların ya da beni dinleyen, bekleyen, seven herkesin bunu göz önünde bulundurmasını diliyorum.  Sevin.
Ve en önemlisi, aslında size asıl biz teşekkür edelim. Kendimizi daha iyi anlatma fırsatı sunduğunuz için. Teşekkür ederim, güzel işleriniz için.
Zeval: Biz teşekkür ederiz.. Onları çok seviyorum. Organizasyonlarımızı aktif bir şekilde takip etsinler.. İmkan yaratıp konserlere katılsınlar.. Ayda en az 1 albüm edinsinler.. Destekleri ile biz kendimizi geliştiriyoruz. Onlar da kendi içlerinde daha fazla büyüsünler ve bize yardımcı olsunlar. Sağolsunlar, varolsunlar..


Röportaj: Altay Kenger 

Cem Kısmet -Pilli Bebek - Röportaj



Cem Kısmet: Arkadaşlar merhaba, ilginize alakanıza teşekkür ediyor, sorularınızın yanıtlarına geçiyorum.

1.       Öncelikle Cem Kısmet kimdir, Pilli Bebek’i dışarıda tutarak, özel hayatında nasıl biridir? Neler yapar?

Cem Kısmet: Öncelikle Cem Kısmet’in kim olduğunu başkalarına sormakta fayda var. Çünkü, insan daha çok dışarıdan algılandığı biçimdedir.
Özel hayatında nasıl biridir, neler yapar sorusunun cevabı ise; ateş yakmayı, kampa gitmeyi, balık tutmayı, ellerim ile iş yapmayı severim, dinlemeyi, okumayı ve düşünmeyi severim. Dağda veya denizde günler geçirebilecek olduğum gibi, evde saatlerce tavana da bakabilirim J

2.       Şu sıralar 20. yıl konserlerinden ötürü hayli yoğunsunuz. Konserler nasıl gidiyor? Etkinlikler istediğiniz düzeyde mi?

Cem Kısmet: Etkinliklerde dinleyicilerimizin ilgisinden memnunuz ancak gittiğimiz mekânların çoğunda ses sisteminin yetersizliği ile ilgili sorunlar yaşıyoruz. Pilli Bebek ’92 yılının sonunda kurulmuş bir grup, aslında biraz gecikmiş bir 20.yıl turnesindeyiz.

3.       Behzat Ç.’den sonra hayran kitlenizde bir artış olduğu düşüncesine katılıyor musunuz? Dizi müziklerinden sonra kitlenizde ne yönde bir hareket oldu? Veya herhangi bir hareket oldu mu?

Cem Kısmet: Behzat Ç. den sonra hayran kitlesinde bir artış oldu, bizim de hoşnut olduğumuz kısım ise, bu kitlenin içerisinde Pilli Bebek’in popülaritesini değil (az da olsa) kompozisyonuna kulak vermiş ve daha önce dinlememiş olan insanlara ulaşmaktı.

4.       Behzat Ç.’nin yeniden yayımlanma ihtimali –maalesef- çok düşük bir ihtimal. Peki başka bir dizi/film için Pilli Bebek adını jenerikte görme ihtimalimiz nedir? Yoksa artık dizi/film sektörüne veda mı ettiniz?

Cem Kısmet: Benzer bir uyuşum olduğu takdirde elbette olabilir. Bunun da az bir ihtimal olduğunu düşünürsek, ne olacağı belli olmaz diyebiliriz.

5.       Uyandırmadan, Olsun ve Tuhaf Temaslar. Peki bu böyle üçlü halde mi kalacak? Yoksa yeni bir albüm var mı ufukta?

Cem Kısmet: Yeni albüm ufukta var, ama tarih söylemek mümkün değil. 2015 içerisinde diyelim. Öncesinde çok yakın zamanda yeni albümdeki parçalardan birisini duyurmayı düşünüyoruz. 19 Aralık’ta Ankara Nefes Barda...

6.       Kişisel olarak merak ediyorum: Uyandırmadan ve Olsun albümlerinin arasında neden 8 senelik bir ara var? Neden bu kadar uzun? Eğer 8 sene doğal bir süreyse Olsun’dan sonra 8 sene geçti. Yeni albüm gelmeli.. J

Cem Kısmet: 8 sene mevzusu aslında şöyle; aslında 8 değil 7 sene aramız var. Ahmet’le beraber grubu ilk kurduğumuzda eş-dost “albüm yapsanıza” dedi, sonra bu mevzu 1 yıl içerisinde çaldığımız yerin de etkisi ile büyüdü. (Ankara Sakarya) niyet ettik ama 7 yıl sonra albümü tamamlayabildik. Herhalde ortalama hızımız da bu olsa gerek. Ayrıca 1989-1998 yılları arasında yapmış olduğum şarkıların bugün hala söyleniyor olduğunu düşünürsek, makul bir ara gibi geliyor.
Evet, yeni albüm gelmeli ve geliyor...

7.       Pilli Bebek’i en çok dinleme şansına sahip olan şehir Ankara. Diğer şehirlerdeki insanlar sizi canlı olarak senede bir kez -belki- dinleyebiliyorlar. Yurtiçi konser sayılarınız az değil mi sizce de? Bu biz Ankara’da olmayan dinleyicilere haksızlık değil mi?

Cem Kısmet: 1992’den 2006’ya kadar Ankarada düzenli olarak çaldığımızı düşünürsek, Pilli Bebek’in 3500 den fazla canlı performansının 2000’den fazla kısmı da dolayısı ile Ankara’da gerçekleşti. Ama henüz ilk albüm yokken de, Anadolu’da farklı şehirlere gidiyorduk. Özellikle doğu illerine yaptığımız turneler sayesinde hemen hemen Ankara ile eş zamanlı olarak biliniyor ve dinleniyorduk. İstanbul’un dinleyici kitlesinin bizi işitmesi bu aşamalardan sonra oldu.

KONSER SAYISININ AZLIĞI:
27 yıldır Türkiye’nin farklı yerlerinde çalıyorum. Uzun zamandır Türkiye’yi gezdiğimiz için, sana bununla ilgili sayfalarca şey yazmak isterdim ama kısaltalımJ
Öncelikle o il veya ilçeden gelen talep olmalı. Talep olan yerde ise uygun ses sistemine sahip mekân/organizasyonun standart koşulları sağlayabilmesi. Elbette ki mucizeler istemiyoruz. Ama 10 kişilik bir ekibin taşınması, konaklaması, altı kişilik sahne ekibine göre büyük bir sahnenin ve teknik imkânların olmaması, konser verilmek istenilen yerlerin konser mekânı şeklinde dizayn edilmemesi vs vs. Aslında “bizim ilimizde/ilçemizde bu ses sistemi yok ya da bu imkanlara sahip değiliz” denilen yerlerde popstarların çok büyük sistemlerle konserler verdiğini de görebilirsiniz. Bu da........
Çok ili kapsayan festival, turne programları ve belediye festivallerinde Pilli Bebek’in az yer almasının temel sebepleri arasında; İstanbul’da irili ufaklı lobiler şeklinde devam eden “iş ağlarına” uzak durmam ve “kölelik ahlakına” saygı duymamamdan dolayıdır.
Haksızlık kısmı ise, hem dinleyici hem de bizim için geçerlidir. Çünkü biz de çok daha fazla çalmak istiyoruz.
Hal böyle olunca da, durum, organizasyonu yapan ya da mekanı işleten kişilerin kişisel beğenilerine ve bütçelerine kalıyor.

8.       Peki şarkı faslından şiir faslına geçelim: Edebiyatla aranız nasıl? Edebiyatın hayatınızda nasıl bir yeri var? Ne kadar içli dışlısınız?

Cem Kısmet: Şanslı bir çocuktum, doğduğum evde kitaplar vardı. Gittiğimiz yerlerde de kitaplar olurdu. Kitap konuşan insanları küçük yaşta görmüştüm. İlerleyen yaşlarda, belki de bu yaşlardaki özenme ile başlayan kitap hevesi, zamanla her kokuyu emen kitap dolu odalara dönüştü.
Okuma alışkanlığım hala devam ediyor. Ama güncel edebiyat konusunda iyi bir takipçi değilim. Nitekim aradığım kitapları kitapevlerinde bulmakta artık çok zorlanır oldum.  Ama ekrandan veya tabletten okuma konusunda yeni şeyler de olsa okumakta zorlanıyorum. Kitapla kurulan organik bağın yerini alamaz gibi görünüyor.
Okumak elbette ki, neler okunduğuyla alakalı olarak okuyanı biçimlendirir.

9.       Bize en çok beğendiğiniz yerli yazarları sayar mısınız desek kimleri söylersiniz?

Cem Kısmet:     Can Yücel, Oğuz Atay, İhsan Oktay Anar, Yaşar Kemal, Oktay Rıfat, Edip Cansever, Turgut Uyar, Sabahattin Ali, Sabahattin Eyüpoğlu, Ahmet Hamdi Tanpınar, Cemal Süreya, Orhan Pamuk, Aziz Nesin, Şükrü Erbaş, Nazım Hikmet, Sunay Akın, Şule Gürbüz, Emrah Serbes, Atilla İlhan, Salah Birsel, Tahsin Yücel, Rıfat Ilgaz, Enis Batur, Melih Cevdet Anday, Arif Damar, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Yahya Kemal Beyatlı, Ümit Yaşar Oğuzcan, Cevat Şakir Kabaağaçlı, Özdemir İnce, Onat Kutlar, Oruç Aruoba..... diye devam ederek bu liste tabii ki uzar gider..

10.   Peki günümüzdeki dergilerden, fanzinlerden hangilerini okuyor, takip ediyorsunuz?

Cem Kısmet: 95 yılından bu yana Hicri Bozdağ’ın, Güven Erkin Erkal’ın, Vedat Sakman ve ekibinin çıkardıkları fanzinlere zaman zaman bakıyordum. Takip ettiğim bir fanzin yok ama elime geçen şeylere fırsat olunca bakıyorum.
Uykusuz Penguen en düzenli aldığım dergiler. Eski Roll yani Bir+1, Eskiden yine Asklepios, arasıra birkaç edebiyat dergisi ve yine arasıra Express, Ntv Tarih, Derin Tarih, Atlas, popüler bilim ve mimari dergileri

11.   En çok merak ettiğimiz soru: Fanzinler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Cem Kısmet: Ankaradayken daha çok bakıyordum. Şimdi rast geldikçe bağımsız fanzinlere bakıyorum.
Fanatizmi de magazini de sevmememe rağmen, fanzinlere karşı hep bir sempatim oldu, belki de genellikle yakın çevredeki insanların yapması ile alakalıdır. Fanzin kelimesini duyunca ister istemez bir sırıtma oluyorJ

12.   Şarkı sözü yazmak dışında kâğıtlarla dertleştiğiniz oldu mu hiç veya oluyor mu?

Cem Kısmet:  Kâğıtlarla dertleşmiyorum ama yazdığım oluyor.

13.   Pilli Bebek’in daha genç olduğu dönemdeki edebiyatla şimdiki edebiyat arasında nasıl bir fark var sizce? O dönemden bu yana Türk Edebiyatı –sizce- gelişiyor mu, geriliyor mu?

Cem Kısmet:  Edebiyatta gelişme ne? Edebiyatta gerileme ne? Bunları ne gibi bileşenlerle değerlendirmemiz gerekiyor, sorudan anlayamadım.
Benim genç olduğum dönemde, bizden birkaç kuşak önceki yerli edebiyatçılar da, oldukça revaçta idi. O zamanlar bunun sebebi olarak, hem yeni edebiyatçıların azlığı, hem de yeni edebiyatçıları anlayabilmek için külliyatın iyi biliniyor olması gerekliliği gösteriliyordu.
Şimdi, gördüğüm kadarıyla, hem o dönemden kalan, hem de yeni dönem edebiyatçıları birlikte sayarsak, edebiyatçı sayısındaki artış, Cumhuriyet dönemi ve ikinci dönem külliyatına olan ilgiyi azaltmadı.

14.   Şarkılarınızda Türkçe’nin kullanım kurallarına olan hassasiyet dikkat çekmiyor değil. Zateb lirikal açıdan farkınız ortada. Dili bu denli özgün kullanabilmenizin nedeni çok okumanız olabilir mi? Veya neden nedir?

Cem Kısmet:  Söz yazımı ya da dil kullanımı açısından retorik kaygılar taşımasam da, ses, tartım, akış, anlam ve bütünlüğü vs vs hem müzikal yapıya, hem edebiyata, hem de semantik yapıya nispeten daha bağlı yazmaya çalışıyorum.

15.   Son olarak sevenlerinize, takipçilerinize, bu röportajı okuyacak olanlara söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?
Cem Kısmet:  Hepinizi Sevgiyle Selamlıyorum.


Bunca yoğunluğun içinde bana vakit ayırdığınız için sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Sevgi ve saygılarımla,


Röportaj: Altay Kenger


10 Ekim 2014 Cuma

Sirk Edebiyat -SESLİ FANZİN- 1.Sayı


Sirk Edebiyat -Sesli Fanzin- 1.Sayı paylaşan: oglcn12 Edebiyat tarihinde eşi benzeri olmayan 1 saatlik çalışma. Oğulcan Karakoç & Altay Kenger