TWİTTER

18 Ocak 2015 Pazar

Ece Kılıçkaplan&Zeval Röportaj

Ece Kılıçkaplan & Zeval – Röportaj Soruları

Bu röportajdan dolayı bana vakit ayırdığınız için öncelikle size çok teşekkür ediyorum.

Soru 1: Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Ece Kılıçkaplan: Ece kim? Aslında Ece 21 yaşında müzik ve dansı hayatının parçası haline getirmiş biri. Eee, müzikal okuyor ve müzikal icra ediyor. Modern & Jazz & modern bale danslarını yan dal olarak ise hayatına sokmuş biri. Bunun dışında yazılar yazıyor, insanları hissediyor ve bol müzik dinliyor. Yani kısacası Ece'nin hayatı şimdilik bu. Büyüdüğümüz zaman neler değişir şimdilik bilinmiyor.
Zeval: 1994 yılında İstanbul'da doğdum. İlk ve orta öğretimimi İstanbul'da tamamladım. Şu anda Düzce'de yaşıyorum, üniversitedeyim. Turizm ve Otel İşletmeciliği okuyorum. Yeni yerler keşfetmek, değişik kültürlerle tanışmak en büyük sevincim diyebilirim. Vakit buldukça da müzikle uğraşıyorum, stüdyo içimi dökebileceğim bir psikolojik klinik görevi görüyor.. Çocukluğumun en tatlı hatırası rap müzik, sıkılmadan yazabildiğim dinleyebildiğim ve ilginç şeyler üretebildiğim bir yeraltı mucizesi.. :)

Soru 2: Müzikle ne zamandır ilgileniyorsunuz ve bu yolda örnek aldığınız, sizi bu işi yapmaya sevk eden isimler kimlerdir?
Ece Kılıçkaplan: Müzik ile yaklaşık bir, eee! 12 -13 senelik mazimiz var olsa gerek, hatırladığım. İlk okul sıralarında keman çalarak başladım, daha sonra çeşitli korolarda yer aldım, sonra mesleğimin bu olmasına karar verdim. Bu işi seçerek iyi yaptığımı düşünüyorum, insan kendi istediği şeyleri meslek edinmeli bu hayatta, çünkü hayat çok kısa. Eee, beni bu işi yapmaya sevk eden kişi müzik öğretmenim idi. Konservatuara girsin, şarkı söylesin, onu yapsın, bunu yapsın ve bilimum şeyler... Çocuk yaşta bunları anlamak çok kolay değildi, bazen insan boşluklara da düşebiliyor. Hayır! Müzik benim için iyi değil, ne yapmam gerektiğini bilmiyorum tavırlarına büründüğüm zamanlarım da oldu fakat, yine dolaşıp geldiğim yerin müzik olduğunu anladım. Sonuçta kendimi buracıkta buluverdim.
Zeval: 12 yaşımdan beri Türkiye'de hiphop kültürünün içinde bulunuyorum. Öncelikle dansla başladım bu serüvene, o zamanlar türkçe rap ile tanışmamıştım. Tupac, Biggee, Eminem, Jay-z gibi bilinen sanatçılardan ilham alıyordum. Ceza ve Sagopa Kajmer'i dinledikten sonra türkçe rap müziğe yöneldim. Daha sonra çubuk mikrofonla evde yazıp kayıt almaya başladım. Liseye başladıktan sonra birkaç stüdyo bulup kayıtlarıma devam ettim.

Soru 3: Peki birbirinizi ne zaman tanıdınız? Ne zamandır tanışıyorsunuz?
Ece Kılıçkaplan: Benim hatırladığım lise zamanlarım sırasında Zeval'in bana festivalimiz var gelip benimle şarkı söyler misin demesiydi. Çok uzun bir süre görüşmedik, arada konuştuğumuz oldu. En son, ya biz neden şarkı yapmıyoruz, ikimiz de bu işi icra ediyoruz dememiz ile içimizde dipçiklenen bir şeylerin, -haydi!- demesi ile son buldu. Zeval benim tanıdığım en küçük kadınlardan bir tanesi. Ben onu her zaman kendi içimde -Küçük Kadın- şeklinde tabir etmişimdir. Onun bir şeylerden vaz geçmeyip, hatta kadın olabilmesine rağmen bazı şeyleri göze alıp da kendine mistik hatıralar yaratabimesi beni, hem onun arkadaşı olarak, hem bir kadın olarak gururlandırıyor. İyi ki de tanıştığım, sevimli suratını görebildiğim, sevgi dolu bir insan. Bu yüzden mutluyum.
Zeval: Uzun süre oldu aslında biz myspace 'in popüler olduğu dönemden tanışıyoruz.. Ece'yi o zamandan beri dinliyordum ve gerçekten çok beğendiğim bir ses tonu var. İkimizde o süreçten bu zamana kendimizi oldukça geliştirdik ve nitekim ondan son çıkardığım albümde yer almasını istedim. Neticede güzel bir şarkıya ve klibe imza attık.





Soru 4: Ece, Nam-ı diğer “Melez Kadın”sın. Nedir bu Melez Kadın’ın hikayesi? Neden Melez Kadın?
Ece Kılıçkaplan: Melez Kadın... Melez Kadın kendini sorgulamaya başladığı, içine dönüp ''ben neyim acaba? Bavulumda bir sürü şüphelerim var, neler yapıyorum, ben neredeyim? ''  Sorularını kendine yönelttiği zaman ortaya çıktı. Melez Kadın aslında bir yazar. Yazılar yazar. Babamın farklı ırkının nesiyim, necisiyim sonucunda ortaya çıkan bir kadın. Çeşitli belgeler, araştırmalar, sormalar, kovalamalar sonucunda ortaya çıkarttığımız bi kadın. Bu beni kötü, aman aman, peh kaka dokunma, dediğimiz bir duruma sürüklemiyor. Esasen bu durumu çok taktir ediyorum ailem açısından. Gerisi teferruat...

Soru 5: Ece, hiphop dünyasından birçok kişiyle düetler yaptın. Ve galiba bu durum piyasada senin de hiphop sanatçısı olduğuna dair bir izlenim uyandırdı. Bu durumdan memnun musun? Ve gerçekte hangi türle anılmak seni daha fazla hoşnut eder?
Ece Kılıçkaplan: Hayır. Bu durumdan memnun değilim. Ben Hiphop ya da Rap ya da Türkçe Pop ya da başka bir şeyler yapmıyorum. Ben müzik yapıyorum ve bu müziğin bir harmanı var. Afro pop, Blues, R&B dediğimiz ortaya harman şarkılar çıkartıyorum. Esasen yaptığım müzik tamamen bu harman dediğimiz şeyin, tek tek ele alımı. Yani tek başına Afro Pop, ya da tek başına blues ya da öyle... Eee, ben hiphop dinlemiyorum. Çok nadir kişiler vardır takip ettiğim, iyi bulduğum. Kendimi de Hiphop sayfalarına konu etmek istemiyorum. O zaman yaptığım müziğin değeri kalmıyor, yani kimse ne yaptığımı anlamıyor. Bu durum müzik türünün, türlerinin yanlış bilinmesine de sebebiyet verir zaten. Beni ne hoşnut eder? Ece'yi eee, insanların, aslında nasıl anlatılır bilmiyorum fakat demek istediğim şu; insanlar bilmediği türler konusunda tartışmalara girmemeli, yalan yanlış konuşmamalı. Bu gericilik oluyor sanırım, bence. Beni ise; kendilerinde bir şeyler bularak, bir kahve doldurayım da hissedeyim diyerek  dinlemeleri mutlu eder. Onun dışında zaten söylüyorum, ben HipHop stiline ya da Rap sayfalarına konu olacak müzik icra etmiyorum. Yapılan o tarzları da seviyorum, değer veriyorum. İyisi ne de kötüsüne de... Bir kere bile olsa dinlemeye değer. Bu yüzden onlar ile çalışmaktan hiç gocunmuyorum, taktir edilesi. Yukarı da da dediğim gibi, Ece o tarzı yapıyor, müzik yapıyorum...


Soru 6: Zeval, sense rap icra eden bir sanatçısın. Peki bu durum hep böyle devam edecek mi yoksa ilerleyen zamanlarda seni farklı bir türde müzik icra eden biri olarak görebilir miyiz?
Zeval: Tabii, neden olmasın. Ben yeniliklere açığım ve bu konuda destek almak istiyorum aslında. Mesela nota bilgim yok, flüt bile çalamam.. Ama söz yazıp kendimce besteleyebilirim. Altyapı yapmayı öğrenmek istiyorum ve en azından bir enstrüman çalmak.. Rap müziğin sertliği ile harmanlayabilceğim bir şeyler yapmak gerçekten güzel olurdu, yurtdışında bunun örnekleri çok fazla ama ne yazık ki Türkiye'de biraz maliyet gerekiyor. Öncelikle hedefim okulumu bitirip, bandrollü bir albüme imza atmak. Umarım bu sektörde gayeleri olan herkes hayallerine kavuşur..


Soru 7:İkiniz de çok uzun sayılmayacak bir süre zarfında iyi bir şekilde tanındınız, bir kitleye ulaştınız bence. Gerçekte de durum böyle mi sizce? Kitlenizden memnun musunuz?
Ece Kılıçkaplan: İnsanlara ''hadi bana kitle olun, benim hayranım olun, bana sevgi sözcükleri yağdırın, fotoğraflarımı alın süsleyin püsleyin'' demek çok gaddarca geliyor bana. Ben de insanım sonuç itibariyle, ve ben çok mükemmel bir kitlem olsun istemiyorum, kitle olunsun istemiyorum. Dost olunsun. Müziği bunun için yapmıyorum zaten, kendimi rahatlattığım için, dinlemek isteyenler ile arama bir bağ kurabilmek, hadi hep beraber bir şarap içelim, kahve içelim, çay demleyelim demek istediğim için yapıyorum. Bana yazan insanları da hiçbir zaman geri çevirmedim bu zaman kadar, onları seviyorum. Durum böyle iyi, daha fazlasına ihtiyacım yok, çünkü daha fazlasına yetecek işler yapamıyorum, kendimi de geliştirmem gereken zamanlara ihtiyacım var. Onlar bana kitle olmasın, onlar bana arkadaş olsun.


Zeval: Memnunum, henüz dışarı çıktığımda tanınmıyorum ama bir hiphop aktivitesine katıldığımda yanımda gelen dinleyiciler oluyor.. Albüm isteyen, fotoğraf çekilen, hatta acapella isteyen bile oluyor.. :) Bu gerçekten çok güzel bir duygu. Çok nadir sahne alan biri olarak, yani bir kadın MC'yi sahnede gördüklerinde şaşırıyorlar, destek olan da oluyor karalayan da.. Ne diyeyim alıştım sanırım bu tür olaylara, sadece kendi yoluma bakıyorum.


Soru 8: Ülkedeki cinsiyet algısı üzerinde pek yorum yapmak istemiyorum. Durum zaten malum. Eserlerinizi ilk yayınladığınız günden bu yana, kadın olmanın zorluklarıyla ne şekilde ve ne derece karşılaştınız?
Ece Kılıçkaplan: Ülkemizde ''kadın'' kelimesi, tabiri zaten kadınları yeterince zora sürükleyen bir durum. Müzik yapan bir kadın, bir şeyler çabaladığı için olsun, dış görünüş olsun, özellikle bu gittikçe büyüyüp güzelleşen kadınlar için... Başkaları sıkıntıya düşürebiliyor durumları. Hepimiz, bütün kadınlar bir şeyler icra etsek de etmesek de, sokakta yürüdüğümüz zaman bile tedirgin hareketler sergiliyoruz. Bizi böyle yapan, bu durumlara sokan, ''aman böyle yapayım, böyle olursa elalem ne der'' dememizi sağlayan şey aslında katı kurallarımız olsa gerek, ülke genelince. Zorluklar her zaman var, fakat yaptığımız işleri ortaya net koyamıyor oluşumuz, yani '' bak ben bunu yaptım, şu şekilde konser vermek istiyorum, burada konsere gidip arkadaşımı dinleyeceğim'' kısıtlamalarına sebep oluyor. Benim için konuşursak, tamamen bu. Bu zamana kadar sadece kısıtlanma, aman aman deme sebebim olmuştur kadın olmak. Yoksa kadın olmak çok güzel ve kutsal bir şey.
Zeval: Piyasada kadın MC denildiğinde aslında daha erkeksi, sert ve kaba bir tip algısı oluşuyor. Ben buna karşı değilim, elbette kadınlar istedikleri gibi giyinebilir ya da davranabilirler. Ancak ben öyle biri değilim, bana yakışanı giyerim ve piyasamızın aksine kendimi oldukça naif ve kibar buluyorum. Çünkü bu kültürün benim gibi insanlara da ihtiyacı var, kavgayla gürültüyle hiçbir gemi yürümüyor ne yazık ki. Ağır duygular hafif beatlerin üzerine sert sözler yazılarak ortaya çıktı benim albümümde. Bu da aslında ilgi çekti , albümün öncesinde disslere ve iftiralara mağruz kalmıştım, ancak albümden sonra daha fazla destek görmeye başladım. Bu da beni mutlu etti, amacıma ulaşmıştım..

Soru 9: Genelde kadın sanatçılarda, sanatçının eserine değil de bizzat sanatçıya hayranlık duymak diye bir durum var ülkemizde. Bu durum hiç başınıza geldi mi? Ve bu durum hakkındaki düşünceleriniz neler?
Ece Kılıçkaplan: Bu durum başıma geldi ama büyük insanlar tarafından gelmedi. Beni önce tatlı bir müzik ile keşfeden küçük bıdıklar, daha sonradan işi Ece Abla'ya hayranıma çevirdi. Böyle olmasının, kendimce konuşuyorum bi sıkıntısı yok. Bu aslında onların kendilerini bir yerlere koyabilme durumu, onlar daha çocuk, küçük, sevimli ve masum bebekler. Onun dışında, eee, gözlemlediğim kadarı ile insanların artık hiçbir şeye saygısı kalmamış olması zaten. Bu bir kadın-adam şarkı söylüyor diye değil, mesleği gereği kendisini güzelleştirmesi sebebiyle, ''aaa! evet bu kadın çok güzel, bu adam muhteşem yakışıklı'' terimleri, cümleleri ortaya çıkıyor. Bu artık dizginlenemeyecek bir durum bana kalırsa. Bunu kabul ettik. Lakin kendimce söylersem, yapılan eserleri, sanatçının kendisi ile bütünleştirip, bu kadın her şeyiyle güzel, bu adam her şeyiyle güzel dememiz gerektiği. Onları dinlerken bir bütün olmabilmek en doğrusu. Hayal edin.
Zeval: Bana sen güzelsin diye dinliyorlar seni diyenler oldu. Aslında doğruluk payı da yok değil. Ancak buna engel olmak, kendimizi bile bile inzivaya çekmek olur.  Her eleştiriye açık olmak durumundayız. Aslında şu anda bu soru için net biryorum yapmak zor. İlerde gerçekten büyük işlere imza atarsak, bunlara gülüp geçeceğiz belki de.. Ama kızların beni daha çok dinlediğini düşünüyorum. Zevohoflar, iyi ki varlar..




Soru 10: Peki kadın olmanın zorluklarını, kadın haklarını, kadına şiddet olaylarını yani kısaca kadınlara değer verilmemesini eserlerinize yansıtıyor musunuz? (Ne derece yansıtıyorsunuz?)
Ece Kılıçkaplan: Ben bir kadınım ve oldukça feminist bir kadınım. Feministliğin tabi erkek düşmanlığı olarak adlandırılmasını, öyle anılmasını daha doğrusu artık bu şekle dönmüş olmasını yanlış buluyorum. Kadın ve erkeğin eşit olduğu gerçeğini kabul etmeleri gerek insanların. Kendi eserlerimde, yazılarım ve şarkılarım olmak üzre fazla yansıttığımı düşünmüyorum. Bu durum benim genel olarak davranışlarıma ve bakış açılarıma yansıyor. Her kadın kendi içine döndüğü zaman, içerisinde, ruhundaki evi toplamaya kalktığı zaman masumlaşıyor. Benim için ise masumlaşan, hayal edilen aşklar anlatılıyor. Ya da artık ''canımıza tak etti!'' dediğimiz durumlar anlatılıyor şarkılarda. Düşüncelerim arasında elbette, kadının önemini belirten, biz kadınız dedirtten -özellikle bu topluma karşı- şarkılar yapmak var. Bunu severek yansıtırım. Fakat önce insanların aşk dediğimiz, sevgi dediğimiz, güven dediğimiz duvarları aşabilmeleri gerek şarkılarda.
Zeval: Kesin cümlelerle düşüncelerinizi şarkıya döktüğünüzde sosyal mesaj vermiş oluyoruz, bana kızanlar olur belki ama bu seçim zamanı partilere arabalarda konvoylarda çalması için yapılan sahte politika müzikleri gibi geliyor.. Gerçek bir duygusu yok çünkü, zorla yazılmış gibi.. Para için yapılmış gibi.. Ya da kadınları etkilemek için..Yani ben bunu istemiyorum. Kadına şiddete karşıysan çık sokaklara diren, tepkini göster. Yine içini dökmek istiyorsan bunu şarkında öyle bir anlatırsın ki, insanlar ağzı açık dinlerler seni. Ama sırf dikkat çekmek için "kadın hakları " diye bir şarkı yapamazsın.. Bunun piyasamızda çok fazla sahtekarlığı çıktı bu yüzden biraz öfkeliyim.

Soru 11: Şöyle devam edelim: Şarkı sözü yazıyor, müziğini yapıyor, stüdyo kısmıyla uğraşıyor, söylüyorsunuz. Ben bu aşamalardan en çok yazma aşamasını merak ediyorum. Nasıl yazıyorsun, neye göre? Tamamen iç dünyanızı mı yansıtıyorsunuz yoksa toplumsal olaylar da kaleminizi etkiliyor mu? Yazmak sizin için ne derece önemli?
Ece Kılıçkaplan: Yazmak aslında tamamen içimdeki her şeyi kusayım da bitsin gitsin dediğimiz bir olay. Ben yazarken ilinti bile kurulamayacak şekilde yazıyorum. Bu sadece şarkı sözleri olsun diye değil, blogumda da bu şekilde. Zaten yaşıyor olsam yazmam, tadını çıkartırım. İnsanlar mutlu günlerinde, tuttukları günlükleri çekmecelerde bırakıyor... Ben hayalini kuruyorum yazıyorum. Bana kalkıp '' bak işte bu hayat bu şekilde ilerlemiyor, bir sürü faturalar çıkıyor, insanlar birbirlerini aldatıyor'' dedikleri zaman, hani gerçekten saç baş kavga edesim geliyor, tokatlayasım geliyor. Ben zaten orada olmak istemiyorum. Faturalarla uğraşmak, insanların memnunsuz oluşu, gerçek hayat koşuşturması, bunlar hayat dediğimiz, varlığını sürdürdüğümüz şeyin kısalmasından ve ömür törpüsü olmasından başka bir şey değil. Ben gerçek hayatta mutlu değilim, kimse değil. Az önce de dediğim gibi, kadın içindeki evi toplamaya kalktığı zaman masumlaşıyor. Yani ben; kendi ruhumda, evimde, ''hadi bugün çarşafları değiştireyim de şuraya bir yastık koyayım, buraya da bir vazo koyayım da evime bir hava gelsin, renk gelsin'' dediğim anlarım var bu sözleri, şarkıları ortaya koyan. Bana iyi gelen anlar. Tabi ki dışarısı ile içerideki evin dengeleri aynı yerde. Bu dengeyi tutmamız lazım yoksa kafayı sıyırabiliriz.
Zeval: Bazen öyle bir etrafıma bakıyorum, dünyayı sorguladığımız anlar olur ya hani sanki öyle bir an geliyor. Çevrenizi sorguladığınız, arkadaşlarınızı düşündüğünüz ya da hayatınızı adadığınız biri oluyor ve o an onunla ilgili bir şeyler karalamak istiyorsunuz. Sadece bunu şiire döküp daha sonra altyapı bulup bestelediğim de oluyor.. Ya da beni çok etkileyen bir altyapıya söz yazdığım da oluyor. Tamamen bizim iç dünyamız, ama bazen yaşamadığım şeyleri de yazmak istiyorum. Etkilendiğim her şey bana ilham veriyor çünkü. Sahiden ya, ben yazmayı çok seviyorum..








Soru 12: Kalemden, kelamdan söz açılmışken; kitaplığınızda en çok hangi yazarlar var?
Ece Kılıçkaplan: Atilla İlhan... Benim tek vazgeçilmezim. Koridorumuzda duran aslında ailecek okuduğumuz büyükçe bir kitaplığımız var. Kitap okumayı çok sevmiyorum fakat içlerinden hadi bugün de buna bakiyim dediğim, ya da bugün bu şiiri okumam gerek dediğim kitaplarım var. Ve hep elime aldığım kitaplar Atilla İlhan'a ait oluyor. Sanırım ben her İlhan Berk, Cemal Süreya kitabı almaya gittiğimde bile elimde Atilla İlhanı buluyorum. Onun o zorluğunu, anlamaya çalıştırma ihtimalini seviyorum. Hiçbir zaman da onun o karmaşasından, hadi burda ne demek istiyor zorluğundan vazgeçmeyeceğim.
Zeval: Sabahattin Ali'nin romanlarını çok seviyorum. Eski yazarların tadı bambaşka sanki, başka bir tat var başka bir his.. Ayrıca Franz Kafka.. Gerçekten böyle bir insan olabilir mi ya.. İnsan gerçekten hayret ediyor. :) Bu aralar ben şiir kitaplarına sardım gerçi. Vakit buldukça serbest şiir okuyorum. Umay Umay.. Umay'ım.. O'nu çok seviyorum. O'nun da beni sevdiğini biliyorum.. Kitaplarını nereye gitsem yanımda taşıyorum. Bir satır, bir kelime nasıl etkiler birini, işte Umay Umay'ın kitapları öyle.. Manası da büyüsü de okuyana özgü.. Yaşasın Umay..

Soru 13: Peki yazdıklarınız sadece şarkı sözü olarak mı nitelendirilmeli? Şiir değeri var mıdır?
Ece Kılıçkaplan: Bu yazılarım için konuşursak şiir değeri taşıyabilir. Fakat şarkı sözlerimiz de sürekli bir ahenk içinde olma çabası, hadi buraya da bunu koyayım da içimden bir nefes gitsin, uyum sağlasın dediğimiz durumlar var. Nağmeler var, uzatıyor bizi. Şarkı sözlerimiz şiir konusunda uyum sağlamıyor, galiba. En azından bu benim şarkılarım için geçerli bir durum. Sürekli 4/4'lüğe uyayım ya da bu ritim kalıbına gireyim dediğimiz için, şiir olabilme ihtimali ziyan oluyor. Maalesef.
Zeval: Bunu bizim söylememiz aslında ne kadar doğru bilmiyorum ama şiir değeri olmalı diye düşünüyorum. Aynı paralel mantıkta yazıyoruz bazen de o mantıktan çıkıyoruz.. Kafiye için kafiye yapmıyorum şahsen, anlam benim için çok daha önemli..

Soru 14: Yakın zamanda yeni bir albüm projesi falan var mı peki? Bir single? Veya konuk sanatçı durumu? Veya buna benzer şeyler?
Ece Kılıçkaplan: Çalıştığım ve bağlı olduğum bir şirketim var ve bu yüzden konuk olma olasılığım -elbette ki tanıdığım insanlara tölerans gösterdiğim gerçeği...- uzun bir süreliğine yok gibi gözüküyor. Ben şuan ki müzik ailem ile ortalama bir şeyler çıkartıyorum, üzerinde çalışıyorum. Fakat bu single ya da hadi albüm yapayım dediğim durumu engellemiyor. Ne zaman kendi evime dönüp bir şeyleri biriktirir isem o zaman yepyeni işler çıkartabileceğimi düşünüyorum. Onun dışında zaten ara ara single şarkılar yayınlıyorum. İçime sinmiyor siliyorum, çok beğeniyorum sürekli paylaşmaktan kendimi alamıyorum... Kırmızı albümünden sonra, kendimin biraz daha gelişime ihtiyacı olduğunu gördüm, bu yüzden biraz daha öğrenme çabasındayım. Belki yakın zaman içersinde yenilenen bir şeyler yapabilirim.
Zeval: "Benden Uzak Bana Yakın" adlı albümüme verilen o güzel tepkiler beni yeni projeler hazırlamaya itti. Şu sıralar 4 şarkılık bir EP -internet albümü- hazırlıyorum. 2015 Şubat ayında kliple beraber yayınlamayı düşünüyorum. Ayrıca bu 4 şarkının akustik versiyonları için de çalışmalara başladım.. Solo bir albüm olucak, içerik ve tarz hakkında bilgi vermiyorum sürpiz olsun. :) Daha sonrası için de Syhco Gast ile ortak bir albüm projemiz var, yepyeni şeyler denemeyi planlıyoruz. Şimdilik projeler böyle. :)


Soru 15: Vakit ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum. Son olarak sevenlerinize, takipçilerinize neler söylemek istersiniz?
Ece Kılıçkaplan: Öleceğimizi düşünmüyoruz... Bu yaşadığımız hayatın, serüvenin her an elimizden kayıp gideceğini düşünmüyoruz. Bu düşünceler aslında umutsuz, negatif gözükse de bize hareket veren, ''hadi kalk artık yerinden, bir şeyler yapman gerek!'' dedirten bir durum. Sorguluyoruz, suçluyoruz. Yarıştırıyoruz. Bize verilen bu ömrün ne kadar uzun ne kadar kısa, nerede bitecek, ne zaman son buluyor olduğunu bilmediğimizden, hayal kuralım istiyorum. Yarının nasıl geçeceği hayalini. Öteki gezegene elimizde bir şey götürmeyeceğiz. Bu yüzden seviyorsak söylemeyi ihmal etmemeliyiz. Bizi neler memnun etmiyor ise bunların üstesinden gelmeye çalışmalıyız. Bir sorunun üstüne gidip onu çözmeli... İlerde önümüze bir öncekinden daha büyük bir sorun geldiğinde, tam da bir öncekinden kaçtığımız için dev bir dolabın üstümüze yıkılması an meselesi... ''Çözseydim daha kolay olurdu'' sözü aklımızdan çıkmamalı bence. Kaçmayalım ve  affedici olalım.  İnsanların ya da beni dinleyen, bekleyen, seven herkesin bunu göz önünde bulundurmasını diliyorum.  Sevin.
Ve en önemlisi, aslında size asıl biz teşekkür edelim. Kendimizi daha iyi anlatma fırsatı sunduğunuz için. Teşekkür ederim, güzel işleriniz için.
Zeval: Biz teşekkür ederiz.. Onları çok seviyorum. Organizasyonlarımızı aktif bir şekilde takip etsinler.. İmkan yaratıp konserlere katılsınlar.. Ayda en az 1 albüm edinsinler.. Destekleri ile biz kendimizi geliştiriyoruz. Onlar da kendi içlerinde daha fazla büyüsünler ve bize yardımcı olsunlar. Sağolsunlar, varolsunlar..


Röportaj: Altay Kenger 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder