Ece Kılıçkaplan & Zeval – Röportaj Soruları
Bu röportajdan
dolayı bana vakit ayırdığınız için öncelikle size çok teşekkür ediyorum.
Soru 1: Bize biraz
kendinizden bahseder misiniz?
Ece Kılıçkaplan: Ece kim? Aslında Ece 21 yaşında müzik ve dansı hayatının parçası
haline getirmiş biri. Eee, müzikal okuyor ve müzikal icra ediyor. Modern &
Jazz & modern bale danslarını yan dal olarak ise hayatına sokmuş biri.
Bunun dışında yazılar yazıyor, insanları hissediyor ve bol müzik dinliyor. Yani
kısacası Ece'nin hayatı şimdilik bu. Büyüdüğümüz zaman neler değişir şimdilik
bilinmiyor.
Zeval: 1994 yılında
İstanbul'da doğdum. İlk ve orta öğretimimi İstanbul'da tamamladım. Şu anda
Düzce'de yaşıyorum, üniversitedeyim. Turizm ve Otel İşletmeciliği okuyorum.
Yeni yerler keşfetmek, değişik kültürlerle tanışmak en büyük sevincim
diyebilirim. Vakit buldukça da müzikle uğraşıyorum, stüdyo içimi dökebileceğim
bir psikolojik klinik görevi görüyor.. Çocukluğumun en tatlı hatırası rap
müzik, sıkılmadan yazabildiğim dinleyebildiğim ve ilginç şeyler üretebildiğim
bir yeraltı mucizesi.. :)
Soru 2: Müzikle ne
zamandır ilgileniyorsunuz ve bu yolda örnek aldığınız, sizi bu işi yapmaya sevk
eden isimler kimlerdir?
Ece Kılıçkaplan: Müzik ile yaklaşık bir, eee! 12 -13 senelik mazimiz var olsa gerek,
hatırladığım. İlk okul sıralarında keman çalarak başladım, daha sonra çeşitli
korolarda yer aldım, sonra mesleğimin bu olmasına karar verdim. Bu işi seçerek
iyi yaptığımı düşünüyorum, insan kendi istediği şeyleri meslek edinmeli bu
hayatta, çünkü hayat çok kısa. Eee, beni bu işi yapmaya sevk eden kişi müzik
öğretmenim idi. Konservatuara girsin, şarkı söylesin, onu yapsın, bunu yapsın
ve bilimum şeyler... Çocuk yaşta bunları anlamak çok kolay değildi, bazen insan
boşluklara da düşebiliyor. Hayır! Müzik benim için iyi değil, ne yapmam
gerektiğini bilmiyorum tavırlarına büründüğüm zamanlarım da oldu fakat, yine
dolaşıp geldiğim yerin müzik olduğunu anladım. Sonuçta kendimi buracıkta
buluverdim.
Zeval: 12 yaşımdan beri
Türkiye'de hiphop kültürünün içinde bulunuyorum. Öncelikle dansla başladım bu
serüvene, o zamanlar türkçe rap ile tanışmamıştım. Tupac, Biggee, Eminem, Jay-z
gibi bilinen sanatçılardan ilham alıyordum. Ceza ve Sagopa Kajmer'i dinledikten
sonra türkçe rap müziğe yöneldim. Daha sonra çubuk mikrofonla evde yazıp kayıt
almaya başladım. Liseye başladıktan sonra birkaç stüdyo bulup kayıtlarıma devam
ettim.
Soru 3: Peki
birbirinizi ne zaman tanıdınız? Ne zamandır tanışıyorsunuz?
Ece Kılıçkaplan: Benim hatırladığım lise zamanlarım sırasında Zeval'in bana
festivalimiz var gelip benimle şarkı söyler misin demesiydi. Çok uzun bir süre
görüşmedik, arada konuştuğumuz oldu. En son, ya biz neden şarkı yapmıyoruz,
ikimiz de bu işi icra ediyoruz dememiz ile içimizde dipçiklenen bir şeylerin,
-haydi!- demesi ile son buldu. Zeval benim tanıdığım en küçük kadınlardan bir
tanesi. Ben onu her zaman kendi içimde -Küçük Kadın- şeklinde tabir etmişimdir.
Onun bir şeylerden vaz geçmeyip, hatta kadın olabilmesine rağmen bazı şeyleri
göze alıp da kendine mistik hatıralar yaratabimesi beni, hem onun arkadaşı
olarak, hem bir kadın olarak gururlandırıyor. İyi ki de tanıştığım, sevimli
suratını görebildiğim, sevgi dolu bir insan. Bu yüzden mutluyum.
Zeval: Uzun süre oldu
aslında biz myspace 'in popüler olduğu dönemden tanışıyoruz.. Ece'yi o zamandan
beri dinliyordum ve gerçekten çok beğendiğim bir ses tonu var. İkimizde o
süreçten bu zamana kendimizi oldukça geliştirdik ve nitekim ondan son
çıkardığım albümde yer almasını istedim. Neticede güzel bir şarkıya ve klibe
imza attık.
Soru 4: Ece, Nam-ı
diğer “Melez Kadın”sın. Nedir bu Melez Kadın’ın hikayesi? Neden Melez Kadın?
Ece Kılıçkaplan: Melez Kadın... Melez Kadın kendini sorgulamaya başladığı, içine dönüp
''ben neyim acaba? Bavulumda bir sürü şüphelerim var, neler yapıyorum, ben
neredeyim? '' Sorularını kendine
yönelttiği zaman ortaya çıktı. Melez Kadın aslında bir yazar. Yazılar yazar.
Babamın farklı ırkının nesiyim, necisiyim sonucunda ortaya çıkan bir kadın. Çeşitli
belgeler, araştırmalar, sormalar, kovalamalar sonucunda ortaya çıkarttığımız bi
kadın. Bu beni kötü, aman aman, peh kaka dokunma, dediğimiz bir duruma
sürüklemiyor. Esasen bu durumu çok taktir ediyorum ailem açısından. Gerisi
teferruat...
Soru 5: Ece, hiphop
dünyasından birçok kişiyle düetler yaptın. Ve galiba bu durum piyasada senin de
hiphop sanatçısı olduğuna dair bir izlenim uyandırdı. Bu durumdan memnun musun?
Ve gerçekte hangi türle anılmak seni daha fazla hoşnut eder?
Ece Kılıçkaplan: Hayır. Bu durumdan memnun değilim. Ben Hiphop ya da Rap ya da Türkçe
Pop ya da başka bir şeyler yapmıyorum. Ben müzik yapıyorum ve bu müziğin bir
harmanı var. Afro pop, Blues, R&B dediğimiz ortaya harman şarkılar
çıkartıyorum. Esasen yaptığım müzik tamamen bu harman dediğimiz şeyin, tek tek
ele alımı. Yani tek başına Afro Pop, ya da tek başına blues ya da öyle... Eee,
ben hiphop dinlemiyorum. Çok nadir kişiler vardır takip ettiğim, iyi bulduğum.
Kendimi de Hiphop sayfalarına konu etmek istemiyorum. O zaman yaptığım müziğin
değeri kalmıyor, yani kimse ne yaptığımı anlamıyor. Bu durum müzik türünün,
türlerinin yanlış bilinmesine de sebebiyet verir zaten. Beni ne hoşnut eder?
Ece'yi eee, insanların, aslında nasıl anlatılır bilmiyorum fakat demek
istediğim şu; insanlar bilmediği türler konusunda tartışmalara girmemeli, yalan
yanlış konuşmamalı. Bu gericilik oluyor sanırım, bence. Beni ise; kendilerinde
bir şeyler bularak, bir kahve doldurayım da hissedeyim diyerek dinlemeleri mutlu eder. Onun dışında zaten
söylüyorum, ben HipHop stiline ya da Rap sayfalarına konu olacak müzik icra
etmiyorum. Yapılan o tarzları da seviyorum, değer veriyorum. İyisi ne de
kötüsüne de... Bir kere bile olsa dinlemeye değer. Bu yüzden onlar ile
çalışmaktan hiç gocunmuyorum, taktir edilesi. Yukarı da da dediğim gibi, Ece o
tarzı yapıyor, müzik yapıyorum...
Soru 6: Zeval,
sense rap icra eden bir sanatçısın. Peki bu durum hep böyle devam edecek mi
yoksa ilerleyen zamanlarda seni farklı bir türde müzik icra eden biri olarak
görebilir miyiz?
Zeval: Tabii, neden
olmasın. Ben yeniliklere açığım ve bu konuda destek almak istiyorum aslında.
Mesela nota bilgim yok, flüt bile çalamam.. Ama söz yazıp kendimce
besteleyebilirim. Altyapı yapmayı öğrenmek istiyorum ve en azından bir
enstrüman çalmak.. Rap müziğin sertliği ile harmanlayabilceğim bir şeyler
yapmak gerçekten güzel olurdu, yurtdışında bunun örnekleri çok fazla ama ne
yazık ki Türkiye'de biraz maliyet gerekiyor. Öncelikle hedefim okulumu bitirip,
bandrollü bir albüme imza atmak. Umarım bu sektörde gayeleri olan herkes
hayallerine kavuşur..
Soru 7:İkiniz de
çok uzun sayılmayacak bir süre zarfında iyi bir şekilde tanındınız, bir kitleye
ulaştınız bence. Gerçekte de durum böyle mi sizce? Kitlenizden memnun musunuz?
Ece Kılıçkaplan: İnsanlara ''hadi bana kitle olun, benim hayranım olun, bana sevgi
sözcükleri yağdırın, fotoğraflarımı alın süsleyin püsleyin'' demek çok gaddarca
geliyor bana. Ben de insanım sonuç itibariyle, ve ben çok mükemmel bir kitlem
olsun istemiyorum, kitle olunsun istemiyorum. Dost olunsun. Müziği bunun için
yapmıyorum zaten, kendimi rahatlattığım için, dinlemek isteyenler ile arama bir
bağ kurabilmek, hadi hep beraber bir şarap içelim, kahve içelim, çay demleyelim
demek istediğim için yapıyorum. Bana yazan insanları da hiçbir zaman geri
çevirmedim bu zaman kadar, onları seviyorum. Durum böyle iyi, daha fazlasına
ihtiyacım yok, çünkü daha fazlasına yetecek işler yapamıyorum, kendimi de
geliştirmem gereken zamanlara ihtiyacım var. Onlar bana kitle olmasın, onlar
bana arkadaş olsun.
Zeval: Memnunum, henüz
dışarı çıktığımda tanınmıyorum ama bir hiphop aktivitesine katıldığımda yanımda
gelen dinleyiciler oluyor.. Albüm isteyen, fotoğraf çekilen, hatta acapella
isteyen bile oluyor.. :) Bu gerçekten çok güzel bir duygu. Çok nadir sahne alan
biri olarak, yani bir kadın MC'yi sahnede gördüklerinde şaşırıyorlar, destek
olan da oluyor karalayan da.. Ne diyeyim alıştım sanırım bu tür olaylara,
sadece kendi yoluma bakıyorum.
Soru 8: Ülkedeki
cinsiyet algısı üzerinde pek yorum yapmak istemiyorum. Durum zaten malum.
Eserlerinizi ilk yayınladığınız günden bu yana, kadın olmanın zorluklarıyla ne
şekilde ve ne derece karşılaştınız?
Ece Kılıçkaplan: Ülkemizde ''kadın'' kelimesi, tabiri zaten kadınları yeterince zora
sürükleyen bir durum. Müzik yapan bir kadın, bir şeyler çabaladığı için olsun,
dış görünüş olsun, özellikle bu gittikçe büyüyüp güzelleşen kadınlar için...
Başkaları sıkıntıya düşürebiliyor durumları. Hepimiz, bütün kadınlar bir şeyler
icra etsek de etmesek de, sokakta yürüdüğümüz zaman bile tedirgin hareketler
sergiliyoruz. Bizi böyle yapan, bu durumlara sokan, ''aman böyle yapayım, böyle
olursa elalem ne der'' dememizi sağlayan şey aslında katı kurallarımız olsa
gerek, ülke genelince. Zorluklar her zaman var, fakat yaptığımız işleri ortaya
net koyamıyor oluşumuz, yani '' bak ben bunu yaptım, şu şekilde konser vermek
istiyorum, burada konsere gidip arkadaşımı dinleyeceğim'' kısıtlamalarına sebep
oluyor. Benim için konuşursak, tamamen bu. Bu zamana kadar sadece kısıtlanma,
aman aman deme sebebim olmuştur kadın olmak. Yoksa kadın olmak çok güzel ve
kutsal bir şey.
Zeval: Piyasada kadın MC
denildiğinde aslında daha erkeksi, sert ve kaba bir tip algısı oluşuyor. Ben
buna karşı değilim, elbette kadınlar istedikleri gibi giyinebilir ya da
davranabilirler. Ancak ben öyle biri değilim, bana yakışanı giyerim ve
piyasamızın aksine kendimi oldukça naif ve kibar buluyorum. Çünkü bu kültürün
benim gibi insanlara da ihtiyacı var, kavgayla gürültüyle hiçbir gemi yürümüyor
ne yazık ki. Ağır duygular hafif beatlerin üzerine sert sözler yazılarak ortaya
çıktı benim albümümde. Bu da aslında ilgi çekti , albümün öncesinde disslere ve
iftiralara mağruz kalmıştım, ancak albümden sonra daha fazla destek görmeye
başladım. Bu da beni mutlu etti, amacıma ulaşmıştım..
Soru 9: Genelde
kadın sanatçılarda, sanatçının eserine değil de bizzat sanatçıya hayranlık
duymak diye bir durum var ülkemizde. Bu durum hiç başınıza geldi mi? Ve bu
durum hakkındaki düşünceleriniz neler?
Ece Kılıçkaplan: Bu durum başıma geldi ama büyük insanlar tarafından gelmedi. Beni önce
tatlı bir müzik ile keşfeden küçük bıdıklar, daha sonradan işi Ece Abla'ya
hayranıma çevirdi. Böyle olmasının, kendimce konuşuyorum bi sıkıntısı yok. Bu
aslında onların kendilerini bir yerlere koyabilme durumu, onlar daha çocuk,
küçük, sevimli ve masum bebekler. Onun dışında, eee, gözlemlediğim kadarı ile
insanların artık hiçbir şeye saygısı kalmamış olması zaten. Bu bir kadın-adam
şarkı söylüyor diye değil, mesleği gereği kendisini güzelleştirmesi sebebiyle,
''aaa! evet bu kadın çok güzel, bu adam muhteşem yakışıklı'' terimleri,
cümleleri ortaya çıkıyor. Bu artık dizginlenemeyecek bir durum bana kalırsa.
Bunu kabul ettik. Lakin kendimce söylersem, yapılan eserleri, sanatçının
kendisi ile bütünleştirip, bu kadın her şeyiyle güzel, bu adam her şeyiyle
güzel dememiz gerektiği. Onları dinlerken bir bütün olmabilmek en doğrusu.
Hayal edin.
Zeval: Bana sen güzelsin diye dinliyorlar seni diyenler
oldu. Aslında doğruluk payı da yok değil. Ancak buna engel olmak, kendimizi
bile bile inzivaya çekmek olur. Her
eleştiriye açık olmak durumundayız. Aslında şu anda bu soru için net biryorum yapmak zor. İlerde gerçekten büyük işlere imza atarsak, bunlara
gülüp geçeceğiz belki de.. Ama kızların beni daha çok dinlediğini düşünüyorum.
Zevohoflar, iyi ki varlar..
Soru 10: Peki kadın
olmanın zorluklarını, kadın haklarını, kadına şiddet olaylarını yani kısaca
kadınlara değer verilmemesini eserlerinize yansıtıyor musunuz? (Ne derece
yansıtıyorsunuz?)
Ece Kılıçkaplan: Ben bir kadınım ve oldukça feminist bir kadınım. Feministliğin tabi
erkek düşmanlığı olarak adlandırılmasını, öyle anılmasını daha doğrusu artık bu
şekle dönmüş olmasını yanlış buluyorum. Kadın ve erkeğin eşit olduğu gerçeğini
kabul etmeleri gerek insanların. Kendi eserlerimde, yazılarım ve şarkılarım
olmak üzre fazla yansıttığımı düşünmüyorum. Bu durum benim genel olarak
davranışlarıma ve bakış açılarıma yansıyor. Her kadın kendi içine döndüğü
zaman, içerisinde, ruhundaki evi toplamaya kalktığı zaman masumlaşıyor. Benim
için ise masumlaşan, hayal edilen aşklar anlatılıyor. Ya da artık ''canımıza
tak etti!'' dediğimiz durumlar anlatılıyor şarkılarda. Düşüncelerim arasında
elbette, kadının önemini belirten, biz kadınız dedirtten -özellikle bu topluma
karşı- şarkılar yapmak var. Bunu severek yansıtırım. Fakat önce insanların aşk
dediğimiz, sevgi dediğimiz, güven dediğimiz duvarları aşabilmeleri gerek
şarkılarda.
Zeval: Kesin cümlelerle
düşüncelerinizi şarkıya döktüğünüzde sosyal mesaj vermiş oluyoruz, bana
kızanlar olur belki ama bu seçim zamanı partilere arabalarda konvoylarda
çalması için yapılan sahte politika müzikleri gibi geliyor.. Gerçek bir duygusu
yok çünkü, zorla yazılmış gibi.. Para için yapılmış gibi.. Ya da kadınları
etkilemek için..Yani ben bunu istemiyorum. Kadına şiddete karşıysan çık
sokaklara diren, tepkini göster. Yine içini dökmek istiyorsan bunu şarkında
öyle bir anlatırsın ki, insanlar ağzı açık dinlerler seni. Ama sırf dikkat
çekmek için "kadın hakları " diye bir şarkı yapamazsın.. Bunun
piyasamızda çok fazla sahtekarlığı çıktı bu yüzden biraz öfkeliyim.
Soru 11: Şöyle
devam edelim: Şarkı sözü yazıyor, müziğini yapıyor, stüdyo kısmıyla uğraşıyor,
söylüyorsunuz. Ben bu aşamalardan en çok yazma aşamasını merak ediyorum. Nasıl
yazıyorsun, neye göre? Tamamen iç dünyanızı mı yansıtıyorsunuz yoksa toplumsal
olaylar da kaleminizi etkiliyor mu? Yazmak sizin için ne derece önemli?
Ece Kılıçkaplan: Yazmak aslında tamamen içimdeki her şeyi kusayım da bitsin gitsin
dediğimiz bir olay. Ben yazarken ilinti bile kurulamayacak şekilde yazıyorum.
Bu sadece şarkı sözleri olsun diye değil, blogumda da bu şekilde. Zaten yaşıyor
olsam yazmam, tadını çıkartırım. İnsanlar mutlu günlerinde, tuttukları
günlükleri çekmecelerde bırakıyor... Ben hayalini kuruyorum yazıyorum. Bana
kalkıp '' bak işte bu hayat bu şekilde ilerlemiyor, bir sürü faturalar çıkıyor,
insanlar birbirlerini aldatıyor'' dedikleri zaman, hani gerçekten saç baş kavga
edesim geliyor, tokatlayasım geliyor. Ben zaten orada olmak istemiyorum.
Faturalarla uğraşmak, insanların memnunsuz oluşu, gerçek hayat koşuşturması,
bunlar hayat dediğimiz, varlığını sürdürdüğümüz şeyin kısalmasından ve ömür
törpüsü olmasından başka bir şey değil. Ben gerçek hayatta mutlu değilim, kimse
değil. Az önce de dediğim gibi, kadın içindeki evi toplamaya kalktığı zaman
masumlaşıyor. Yani ben; kendi ruhumda, evimde, ''hadi bugün çarşafları
değiştireyim de şuraya bir yastık koyayım, buraya da bir vazo koyayım da evime
bir hava gelsin, renk gelsin'' dediğim anlarım var bu sözleri, şarkıları ortaya
koyan. Bana iyi gelen anlar. Tabi ki dışarısı ile içerideki evin dengeleri aynı
yerde. Bu dengeyi tutmamız lazım yoksa kafayı sıyırabiliriz.
Zeval: Bazen öyle bir
etrafıma bakıyorum, dünyayı sorguladığımız anlar olur ya hani sanki öyle bir an
geliyor. Çevrenizi sorguladığınız, arkadaşlarınızı düşündüğünüz ya da
hayatınızı adadığınız biri oluyor ve o an onunla ilgili bir şeyler karalamak
istiyorsunuz. Sadece bunu şiire döküp daha sonra altyapı bulup bestelediğim de
oluyor.. Ya da beni çok etkileyen bir altyapıya söz yazdığım da oluyor. Tamamen
bizim iç dünyamız, ama bazen yaşamadığım şeyleri de yazmak istiyorum.
Etkilendiğim her şey bana ilham veriyor çünkü. Sahiden ya, ben yazmayı çok
seviyorum..
Soru 12: Kalemden,
kelamdan söz açılmışken; kitaplığınızda en çok hangi yazarlar var?
Ece Kılıçkaplan: Atilla İlhan... Benim tek vazgeçilmezim. Koridorumuzda duran aslında
ailecek okuduğumuz büyükçe bir kitaplığımız var. Kitap okumayı çok sevmiyorum
fakat içlerinden hadi bugün de buna bakiyim dediğim, ya da bugün bu şiiri
okumam gerek dediğim kitaplarım var. Ve hep elime aldığım kitaplar Atilla
İlhan'a ait oluyor. Sanırım ben her İlhan Berk, Cemal Süreya kitabı almaya
gittiğimde bile elimde Atilla İlhanı buluyorum. Onun o zorluğunu, anlamaya
çalıştırma ihtimalini seviyorum. Hiçbir zaman da onun o karmaşasından, hadi
burda ne demek istiyor zorluğundan vazgeçmeyeceğim.
Zeval: Sabahattin
Ali'nin romanlarını çok seviyorum. Eski yazarların tadı bambaşka sanki, başka
bir tat var başka bir his.. Ayrıca Franz Kafka.. Gerçekten böyle bir insan
olabilir mi ya.. İnsan gerçekten hayret ediyor. :) Bu aralar ben şiir
kitaplarına sardım gerçi. Vakit buldukça serbest şiir okuyorum. Umay Umay..
Umay'ım.. O'nu çok seviyorum. O'nun da beni sevdiğini biliyorum.. Kitaplarını
nereye gitsem yanımda taşıyorum. Bir satır, bir kelime nasıl etkiler birini,
işte Umay Umay'ın kitapları öyle.. Manası da büyüsü de okuyana özgü.. Yaşasın
Umay..
Ece Kılıçkaplan: Bu yazılarım için konuşursak şiir değeri taşıyabilir. Fakat şarkı
sözlerimiz de sürekli bir ahenk içinde olma çabası, hadi buraya da bunu koyayım
da içimden bir nefes gitsin, uyum sağlasın dediğimiz durumlar var. Nağmeler
var, uzatıyor bizi. Şarkı sözlerimiz şiir konusunda uyum sağlamıyor, galiba. En
azından bu benim şarkılarım için geçerli bir durum. Sürekli 4/4'lüğe uyayım ya
da bu ritim kalıbına gireyim dediğimiz için, şiir olabilme ihtimali ziyan
oluyor. Maalesef.
Zeval: Bunu bizim
söylememiz aslında ne kadar doğru bilmiyorum ama şiir değeri olmalı diye
düşünüyorum. Aynı paralel mantıkta yazıyoruz bazen de o mantıktan çıkıyoruz..
Kafiye için kafiye yapmıyorum şahsen, anlam benim için çok daha önemli..
Soru 14: Yakın
zamanda yeni bir albüm projesi falan var mı peki? Bir single? Veya konuk
sanatçı durumu? Veya buna benzer şeyler?
Ece Kılıçkaplan: Çalıştığım ve bağlı olduğum bir şirketim var ve bu yüzden konuk olma
olasılığım -elbette ki tanıdığım insanlara tölerans gösterdiğim gerçeği...-
uzun bir süreliğine yok gibi gözüküyor. Ben şuan ki müzik ailem ile ortalama
bir şeyler çıkartıyorum, üzerinde çalışıyorum. Fakat bu single ya da hadi albüm
yapayım dediğim durumu engellemiyor. Ne zaman kendi evime dönüp bir şeyleri
biriktirir isem o zaman yepyeni işler çıkartabileceğimi düşünüyorum. Onun
dışında zaten ara ara single şarkılar yayınlıyorum. İçime sinmiyor siliyorum,
çok beğeniyorum sürekli paylaşmaktan kendimi alamıyorum... Kırmızı albümünden
sonra, kendimin biraz daha gelişime ihtiyacı olduğunu gördüm, bu yüzden biraz
daha öğrenme çabasındayım. Belki yakın zaman içersinde yenilenen bir şeyler
yapabilirim.
Zeval: "Benden Uzak
Bana Yakın" adlı albümüme verilen o güzel tepkiler beni yeni projeler
hazırlamaya itti. Şu sıralar 4 şarkılık bir EP -internet albümü- hazırlıyorum.
2015 Şubat ayında kliple beraber yayınlamayı düşünüyorum. Ayrıca bu 4 şarkının
akustik versiyonları için de çalışmalara başladım.. Solo bir albüm olucak,
içerik ve tarz hakkında bilgi vermiyorum sürpiz olsun. :) Daha sonrası için de
Syhco Gast ile ortak bir albüm projemiz var, yepyeni şeyler denemeyi
planlıyoruz. Şimdilik projeler böyle. :)
Soru 15: Vakit
ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum. Son olarak sevenlerinize,
takipçilerinize neler söylemek istersiniz?
Ece Kılıçkaplan: Öleceğimizi düşünmüyoruz... Bu yaşadığımız hayatın, serüvenin her an
elimizden kayıp gideceğini düşünmüyoruz. Bu düşünceler aslında umutsuz, negatif
gözükse de bize hareket veren, ''hadi kalk artık yerinden, bir şeyler yapman
gerek!'' dedirten bir durum. Sorguluyoruz, suçluyoruz. Yarıştırıyoruz. Bize
verilen bu ömrün ne kadar uzun ne kadar kısa, nerede bitecek, ne zaman son
buluyor olduğunu bilmediğimizden, hayal kuralım istiyorum. Yarının nasıl
geçeceği hayalini. Öteki gezegene elimizde bir şey götürmeyeceğiz. Bu yüzden
seviyorsak söylemeyi ihmal etmemeliyiz. Bizi neler memnun etmiyor ise bunların
üstesinden gelmeye çalışmalıyız. Bir sorunun üstüne gidip onu çözmeli... İlerde
önümüze bir öncekinden daha büyük bir sorun geldiğinde, tam da bir öncekinden
kaçtığımız için dev bir dolabın üstümüze yıkılması an meselesi... ''Çözseydim
daha kolay olurdu'' sözü aklımızdan çıkmamalı bence. Kaçmayalım ve affedici olalım. İnsanların ya da beni dinleyen, bekleyen,
seven herkesin bunu göz önünde bulundurmasını diliyorum. Sevin.
Ve en önemlisi, aslında size asıl biz teşekkür
edelim. Kendimizi daha iyi anlatma fırsatı sunduğunuz için. Teşekkür ederim,
güzel işleriniz için.
Röportaj: Altay Kenger
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder