Röportaj teklifimizi kabul ettiğin için çok teşekkür ederim. Öncelikle bize biraz kendinden bahseder misin?
Ben çocukluğumdan beri müziğin içinde büyüdüm.
İlk bestemi ilkokulda yapmıştım. Piano çalardım. Misafirlere arya söylerdim. Değişik bir sahnede olma duygusuyla büyüdüm. Yaşamayı çok seviyorum. Her an'ın kıymetini bilmek gerektiğini düşünüyorum. içimizi dışımıza yansıtalım istiyorum. Şu ara memleketimizin en çok ihtiyacı olan şey ''Sanat'' ve bende bu görevimi mutlulukla yerine getiriyorum diyelim. Yarın karma bir sergide yer alacağım. Kaos temalı bir sergi. Benim de resimlerim yer alacak. Karmaşık dönemlerimde içimi boşaltmak üzere çiziktirdiğim şeyleri insanların gözleri önüne çıkarmak istedim.
Bunu takımca yapmamız da ayrıca keyifli benim için. Çünkü takım olmak birbirine destek olmak önemli. Biz sanatçıların yaptığı da herzaman bu olmalıdır. Bir yandan müzik işlerimi ihmal etmiyorum. Albüm şarkıları hazır olsa da önce bir single yapmak ve ufak bir göz kırpmak istiyorum tekrar, sesimi özleyenlere.
İlginç ama dinlemesi keyifli birşey gelebilir her an.
Yani bunun dışında içsel olarak yeni bir döneme giriyorum.Daha aydınlık gibi görünüyor.
Kaygılar azalınca tutkular artarmış.
Bizde tutkuyla aşkla üretmeye devam ediyoruz.
Etkileyici, müzik haricinde resimle de uğraşıyorsun, bu yeteneği nasıl fark ettin?
Resim, heykel bunlar aşina olduğum sanat türleri çünkü annem seramikle uğraşır. Çocukluğumdan beri çamur yoğuruyorum, ağaca sarılan kadınlar, sevgi dolu balkonlar yapıyorum. Resim herzaman vardı. Defterim olmadan gezmem. Uzunca bir süre sadece yazdım. Son dönemlerde resme odaklandım. Resim de bir terapi. İfade edebilmenin her çeşidi benim için önemli. Ayrıca sanatseverlerle buluşmak ve bu macerayı sürdürmek ayrıca keyifli. Sanat seven insan çok çok değerli...
Müziğe ilk başladığın günden bu yana ailenin desteği nasıldı?
Annem piano dersine götürürdü. Arabada beklerdi kadıncağız. Babam da her bulduğu fırsatta bana şarkı söyletirdi.
Babamın liseler arası müzik yarışmasında birinciliği var. O da org çalarmış. Her fırsatta anlatır. Tek bir solosu vardır hep onu çalar. Büyüdükçe ben kendim ele aldım durumu.Gruplarımı kurup sahnelere attım kendimi.
Peki örnek aldığın veya sana ilham veren sanatçılar var mı? Varsa kimler?
Aslına bakarsan örnek alabilmem için kendimde eksik gördüğüm tarafları anlamam lazım. Bunları anlamak biraz zaman alıyor. Önce ''kendini tanı'' ilkesinden yola çıkıyorum. Benzer hislere sahip olduğum, ortak bakış açısıyla yürüdüğüm ve başarılı olmuş insanları kendime örnek alabilirim. Bilgelik taşımaları önemli. Erdemlerini kendinde tutup yoluna sıkıca sarılmış sanatçıları seviyorum. Bu kişi tiyatrocu bir kardeşim de olabilir, çılgın bir ressam dostum da, yoldan geçen bir adam da. Birşeyleri karşısına alıp erdemlerini korumak adına çalışan, üreten herkes benim ilham kaynağım olabilir.
Kliplerin çok orjinal ve hepsinin bir hikayesi var. Kliplerinden biraz bahseder misin?
Teşekkürler. Kliplerimi hep oluruna bıraktım. Daha çok bir macera gibi baktım. Bi'şey olsun'u New York'ta çektik.
New York'ta geçen bir haftalık süre korkularından kaçan bir kadını canlandırarak geçti. Diğer zamanlarda çılgın gibi macera peşinde koşuyordum.Zira heryer başka bir hikaye kokuyordu. Yurtdışındayken içimde çok başka duygular filizleniyor..
İkinci klibimizi de ''Rüya'' şarkısına çektik. Bu şarkı içinde yaşadığımız dünyanın bize oynadığı illüzyon oyunundan bahsediyor.Hepimizin bütün olduğundan bahsediyorum ''Rüya'' şarkısında.
Aydınlığın karanlıktan doğduğundan. Yani yaşadığımız hayat aslında çok özgür ve sonsuz. Bizden bu gerçeği alıyorlar.
Klipte bu zanların içinde kalmış ve dış dünyanın materyal zorbalığında sıkışmış bir kadını canlandırdım. Aynı zamanda gerçekle yüzleşiyor.. Özetle rüyalarının içinde yaşayan bir kadını canlandırdım.
Bütün klipler spontane çekildi. Hep hızlı hızlı gelişti. Artık biraz daha büyüdüm ve ne görmek istediğimi daha iyi biliyorum kendi müziğimle ..
Tiyatroyla aran nasıl? Sık sık gider misin?
Tiyatroyu severim. Malesef sık gidemiyorum. Hatta nadir. Şehirdeki düzenimi tutturduğum zaman hepsine gideceğim. Tiyatro hayata ayna tutan bir sanat dalı. Hastasıyız.
Şarkılarının söz ve müzikleri sana ait. Kendini hangi yönde başarılı buluyorsun? Yazmak mı? Müzik yapmak mı?
Yazmak benim için çok türevli birşey. Yazıyorum bazen sadece akışı aktarıyorum. Bazen kulağıma hoş gelen şeyleri yazıyorum. Bazen kendime unutmamam için not alıyorum. Bazen o an farkettiğim şeyi başkaları da görse nasıl olurdu diye düşünüp yazıyorum.
Tüm bunların yanında müzik çok daha akıcı geliyor. Bir söze melodi yazmak çoğu zaman daha kolay. Türkçe söz yazmak zaten biraz zor bir durum. Söz yazmak çok önemli mesele. Bunu algılamak uzun zamanımı almıştı.
Fakat işin güzel yanı yaşanan şeyler arttıkça anlatmak istediklerin de netleşiyor. Bu da yazdığım şeylerde genişleme imkanı veriyor.
Bazen birine birşey anlatmak istiyorum o hemen bir nakarat olarak kulağımda beliriyor..
Yani anlayacağın burada da ikilemler ve denklemler mevcut ama hayat böyle güzel değil mi?
Gerek blogunda gerek şarkıların, yazdıkların hayata dair gözlemlerin mi yoksa yaşayıp tecrübe ettiğin şeyler mi?
Hem yaşadığım hem gözlemlediğim şeyler.
Edebiyata geçelim o halde, seni en çok etkileyen kitap hangisiydi?
En son Jonathan Livingston-Martı'yı okudum. Fırsat buldukça okumaya çalışıyorum. İhsan Oktay Anar- Puslu Kıtalar Atlası'nı çok severim.Amin Maalouf - Semerkant beni etkileyen romanlar arasında. Thomas More-Ütopya- Clarissa P.Estes- Kurtlarla Koşan Kadınlar , Patti Smith-Çoluk Çocuk .Onun dışında Dostoyevski kitaplarını okumayı seviyorum.
O zaman günde en az bir defa dinlediğin bir şarkı var mı?
Evet. Birkaç tane var öyle şarkı.
Ravel'in Bolerosu.
Albinioni -Adagio for strings in G minor
Yann Tiersen- Mother's Journey
Björk- Declare independence
Radiohead- Knives Out
Pink Floyd- High Hopes
Morcheeba- Enjoy the ride
Yerli edebiyat dünyasından takip ettiğin dergiler var mı?
Sayenizde bunlardan haberdar oluyoruz.
Tekrar teşekkür ederiz!
Ben teşekkür ederim sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum. :)
Röportaj: Buğra Karadeniz
Ben çocukluğumdan beri müziğin içinde büyüdüm.
İlk bestemi ilkokulda yapmıştım. Piano çalardım. Misafirlere arya söylerdim. Değişik bir sahnede olma duygusuyla büyüdüm. Yaşamayı çok seviyorum. Her an'ın kıymetini bilmek gerektiğini düşünüyorum. içimizi dışımıza yansıtalım istiyorum. Şu ara memleketimizin en çok ihtiyacı olan şey ''Sanat'' ve bende bu görevimi mutlulukla yerine getiriyorum diyelim. Yarın karma bir sergide yer alacağım. Kaos temalı bir sergi. Benim de resimlerim yer alacak. Karmaşık dönemlerimde içimi boşaltmak üzere çiziktirdiğim şeyleri insanların gözleri önüne çıkarmak istedim.
Bunu takımca yapmamız da ayrıca keyifli benim için. Çünkü takım olmak birbirine destek olmak önemli. Biz sanatçıların yaptığı da herzaman bu olmalıdır. Bir yandan müzik işlerimi ihmal etmiyorum. Albüm şarkıları hazır olsa da önce bir single yapmak ve ufak bir göz kırpmak istiyorum tekrar, sesimi özleyenlere.
İlginç ama dinlemesi keyifli birşey gelebilir her an.
Yani bunun dışında içsel olarak yeni bir döneme giriyorum.Daha aydınlık gibi görünüyor.
Kaygılar azalınca tutkular artarmış.
Bizde tutkuyla aşkla üretmeye devam ediyoruz.
Etkileyici, müzik haricinde resimle de uğraşıyorsun, bu yeteneği nasıl fark ettin?
Resim, heykel bunlar aşina olduğum sanat türleri çünkü annem seramikle uğraşır. Çocukluğumdan beri çamur yoğuruyorum, ağaca sarılan kadınlar, sevgi dolu balkonlar yapıyorum. Resim herzaman vardı. Defterim olmadan gezmem. Uzunca bir süre sadece yazdım. Son dönemlerde resme odaklandım. Resim de bir terapi. İfade edebilmenin her çeşidi benim için önemli. Ayrıca sanatseverlerle buluşmak ve bu macerayı sürdürmek ayrıca keyifli. Sanat seven insan çok çok değerli...
Müziğe ilk başladığın günden bu yana ailenin desteği nasıldı?
Annem piano dersine götürürdü. Arabada beklerdi kadıncağız. Babam da her bulduğu fırsatta bana şarkı söyletirdi.
Babamın liseler arası müzik yarışmasında birinciliği var. O da org çalarmış. Her fırsatta anlatır. Tek bir solosu vardır hep onu çalar. Büyüdükçe ben kendim ele aldım durumu.Gruplarımı kurup sahnelere attım kendimi.
Peki örnek aldığın veya sana ilham veren sanatçılar var mı? Varsa kimler?
Aslına bakarsan örnek alabilmem için kendimde eksik gördüğüm tarafları anlamam lazım. Bunları anlamak biraz zaman alıyor. Önce ''kendini tanı'' ilkesinden yola çıkıyorum. Benzer hislere sahip olduğum, ortak bakış açısıyla yürüdüğüm ve başarılı olmuş insanları kendime örnek alabilirim. Bilgelik taşımaları önemli. Erdemlerini kendinde tutup yoluna sıkıca sarılmış sanatçıları seviyorum. Bu kişi tiyatrocu bir kardeşim de olabilir, çılgın bir ressam dostum da, yoldan geçen bir adam da. Birşeyleri karşısına alıp erdemlerini korumak adına çalışan, üreten herkes benim ilham kaynağım olabilir.
Kliplerin çok orjinal ve hepsinin bir hikayesi var. Kliplerinden biraz bahseder misin?
Teşekkürler. Kliplerimi hep oluruna bıraktım. Daha çok bir macera gibi baktım. Bi'şey olsun'u New York'ta çektik.
New York'ta geçen bir haftalık süre korkularından kaçan bir kadını canlandırarak geçti. Diğer zamanlarda çılgın gibi macera peşinde koşuyordum.Zira heryer başka bir hikaye kokuyordu. Yurtdışındayken içimde çok başka duygular filizleniyor..
İkinci klibimizi de ''Rüya'' şarkısına çektik. Bu şarkı içinde yaşadığımız dünyanın bize oynadığı illüzyon oyunundan bahsediyor.Hepimizin bütün olduğundan bahsediyorum ''Rüya'' şarkısında.
Aydınlığın karanlıktan doğduğundan. Yani yaşadığımız hayat aslında çok özgür ve sonsuz. Bizden bu gerçeği alıyorlar.
Klipte bu zanların içinde kalmış ve dış dünyanın materyal zorbalığında sıkışmış bir kadını canlandırdım. Aynı zamanda gerçekle yüzleşiyor.. Özetle rüyalarının içinde yaşayan bir kadını canlandırdım.
Bütün klipler spontane çekildi. Hep hızlı hızlı gelişti. Artık biraz daha büyüdüm ve ne görmek istediğimi daha iyi biliyorum kendi müziğimle ..
Tiyatroyla aran nasıl? Sık sık gider misin?
Tiyatroyu severim. Malesef sık gidemiyorum. Hatta nadir. Şehirdeki düzenimi tutturduğum zaman hepsine gideceğim. Tiyatro hayata ayna tutan bir sanat dalı. Hastasıyız.
Şarkılarının söz ve müzikleri sana ait. Kendini hangi yönde başarılı buluyorsun? Yazmak mı? Müzik yapmak mı?
Yazmak benim için çok türevli birşey. Yazıyorum bazen sadece akışı aktarıyorum. Bazen kulağıma hoş gelen şeyleri yazıyorum. Bazen kendime unutmamam için not alıyorum. Bazen o an farkettiğim şeyi başkaları da görse nasıl olurdu diye düşünüp yazıyorum.
Tüm bunların yanında müzik çok daha akıcı geliyor. Bir söze melodi yazmak çoğu zaman daha kolay. Türkçe söz yazmak zaten biraz zor bir durum. Söz yazmak çok önemli mesele. Bunu algılamak uzun zamanımı almıştı.
Fakat işin güzel yanı yaşanan şeyler arttıkça anlatmak istediklerin de netleşiyor. Bu da yazdığım şeylerde genişleme imkanı veriyor.
Bazen birine birşey anlatmak istiyorum o hemen bir nakarat olarak kulağımda beliriyor..
Yani anlayacağın burada da ikilemler ve denklemler mevcut ama hayat böyle güzel değil mi?
Gerek blogunda gerek şarkıların, yazdıkların hayata dair gözlemlerin mi yoksa yaşayıp tecrübe ettiğin şeyler mi?
Hem yaşadığım hem gözlemlediğim şeyler.
Edebiyata geçelim o halde, seni en çok etkileyen kitap hangisiydi?
En son Jonathan Livingston-Martı'yı okudum. Fırsat buldukça okumaya çalışıyorum. İhsan Oktay Anar- Puslu Kıtalar Atlası'nı çok severim.Amin Maalouf - Semerkant beni etkileyen romanlar arasında. Thomas More-Ütopya- Clarissa P.Estes- Kurtlarla Koşan Kadınlar , Patti Smith-Çoluk Çocuk .Onun dışında Dostoyevski kitaplarını okumayı seviyorum.
O zaman günde en az bir defa dinlediğin bir şarkı var mı?
Evet. Birkaç tane var öyle şarkı.
Ravel'in Bolerosu.
Albinioni -Adagio for strings in G minor
Yann Tiersen- Mother's Journey
Björk- Declare independence
Radiohead- Knives Out
Pink Floyd- High Hopes
Morcheeba- Enjoy the ride
Yerli edebiyat dünyasından takip ettiğin dergiler var mı?
Sayenizde bunlardan haberdar oluyoruz.
Tekrar teşekkür ederiz!
Ben teşekkür ederim sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum. :)
Röportaj: Buğra Karadeniz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder